Dün akşam DER-YA ve Kitap Kulübü ile İzmir’de yüzyüze buluşmamızı gerçekleştirdik. Covid’e son dakika kurbanları vermiş olsak da 10 kişi bir araya gelmeyi başardık. 600 kişiyi geçen kitap kulübümüz için küçük ama çok sıcak bir buluşmaydı. (Bu arada 53 yıl önce aynı saatlerde Neil Armstrong’un ayın üstünde kendisi için küçük ama insanlık için dev bir adım attığını hatırlamış olalım). ☺️
Tanışma için küçük bir oyundan faydalandık. Kendimiz hakkında iki gerçek ve bir yalan bilgi paylaştık ve hangisinin yalan olduğunu tahmin etmeye çalıştık. Çok başarılı hikaye anlatıcıları vardı aramızda, bazıları da bilişsel yanlılıklarımızı çok güzel kullandılar. Yine şaşırarak farkına vardık ki, her İzmirli Kordon’da rakı/balık sevmezmiş, erkekler (sadece yemeyi değil) yemek yapmasını, kadınlar da hızlı araba kullanmasını severmiş. Bir insanın bağlama çalması da dış görünüşünden bağımsızmış.
Farkettiğimiz bir ortak nokta ise topluluk alışkanlıklarımız. Tamam İzmir küçük sayılabilir ama orada kitap kulübü için buluştuğumuzda bazılarımızın başka topluluklardan birbirini tanıdığını görmek doğrusu beni şaşırttı. Herkes ya başka bir kitap kulübünün daha üyesi ya da bir meslek topluluğunda veya doğayı koruma alanında bir toplulukta etkin rol alıyordu. Şunu düşünmeden edemedim, acaba topluluklar mı kendilerine topluluk deneyimi olan insanları çekiyorlar, insanlar mı bir kere toplulukta bir araya gelmenin tadına vardıktan sonra kendilerini başka topluluklara girmekten alıkoyamıyorlar? Ve muhtemelen toplumun binde 999’u (belki onbinde 9999’u) neden hiç herhangi bir toplulukta yer almayı, sorumluluk üstlenmeyi, bir üretime veya başkalarına katkıda bulunmayı içinden geçirmiyor. Geçiriyorsa neden harekete geçmiyor? Kendi deneyiminizi veya varsayımlarınızı yazarsanız sevinirim. Biz de kitap kulübü olarak burada, DER-YA olarak da buradayız, bekleriz.