“(mevcut müfredat) Bilgiye erişmenin zor olduğu dönemde mümkün olduğunca fazla bilgi yüklemek üzerine oluşturulmuş. Çağ değişti. Bilgiye ulaşmanın kolay olduğu dönemde biz hâlâ bilgi yüklemeye devam edersek o zaman biz çağdaş ülkelerden kopmuş oluruz. Onlar revize etmişler. Müfredatı hafifletmişler. Öğrencinin yükünü azaltmışlar. Biz de aynısını yapmak, yükü hafifletmek istiyoruz. Bu dönüşümü mutlaka yapmamız gerekiyor.”
demiş Sayın Milli Eğitim Bakanı. Ben bunun altına imzamı atarım. Gerçi eğitim sisteminin tek derdi hatta en büyük derdi hafifleme değil. İnsanları hangi ihtiyaçlar için yetiştiriyoruz? Herkesin sadece önündeki barajı geçmek için koşullandığı, eğitim kurumlarının pek azının belli bir eğitim kalitesine sahip olduğu, sınavlara girenlerin ezici çoğunluğunun nafile bir eğitime 4-5 yıl daha devamından medet uman, eğitimin tümden niteliğini ve anlamını yitirdiği bir duruma çare üretmemiz gerekiyor.
Peki hafiflemeyi neyle sağlıyoruz buna bakmak lazım. Gençleri spordan, sanattan, düşünmekten kopardık deyip bunlara mı yer açıyoruz? Yoksa başka türlü bir “yüklemeye” mi yöneliyoruz? Çıkanların yerine girenlere baktığımızda bir “ahlaki değerler” vurgusu hissediliyor. Toplumda ahlak’ın eksikliği hissediliyorsa, bunu yerine koymanın en son yeri okul bence. İnsanlar söylenene değil yapılana bakar çünkü. Dizilerden siyasete, nelerin haber olduğu ortada.
Madem çağdaş ülkelerden kopmak istemiyoruz, onlar nasıl seyreltmişler ona baktık mı? Her ülke “milli ve yerli” bir sistem mi yapalım demiş yoksa aralarında benzerlikler, ortak yaklaşımlar var mı?
Açık açık “kimseye hesap vermek zorunda değiliz, uzlaşmak zorunda hiç değiliz” demek bence daha dürüst bir tutum olur. Boşuna tartışma zahmetine girmeyiz.
Son 20 yılda 9 bakan ve sayısız kez sınav ve sistem değişikliğinden sonra bu şekilde bir yaklaşım hakkında iyimser olamıyorum.
Dediğim gibi müfredat konusu eğitimdeki meselelerden sadece biri. Üç ay önce yazdığım bir yazıda bütçe rakamlarından devletin kendi okullarındaki 16 milyon öğrenciye ayırdığı parayı (yaklaşık 900milyar TL) çocuğunu özel okulda okutan ebeveynlerin (1,7 milyon öğrenci için) harcadıkları tespitini yapmıştım. Bu akıldışı israf da, devletin ihtiyaçları ve bilimsel gereklilikleri göz ardı etmesinin ürünü.
Son olarak ama bir o kadar da önemlisi; öğretmenliğin hak ettiği değerden ve donanımdan çok uzakta kalması, ülkenin geleceğinin üstündeki bulutların müsebbibi değil mi?