İnsan sosyal bir varlık ama medeniyet bizi giderek daha yalnız hale getirdi. Çevremizle daha az ilişki içindeyiz. Arabada yalnızız, bilgisayarın, tabletin, telefonun karşısında yalnızız, yanımızda birisi olsa bile televizyonun karşısında yalnızız. Kafamızın içinde yaşıyoruz. Başımıza gelenler hakkında, çözmek istediğimiz sorunlar hakkında, kendimiz soruyor, kendimiz cevaplıyoruz. Bir de aklımıza fazla güveniyoruz, bir işin bizim düşündüğümüzden farklı olamayacağını varsayıyoruz, hele de uzun bir süredir bu konu üzerinde düşünüyorsak, her ihtimali değerlendirdiğimize inanıyorsak…
Hayat bana her gün aynı tokadı atıyor ve ben hala akıllanmıyorum. Ne zaman üzerinde düşünüp olgunlaştırdığım bir fikir olsa, hasbelkader birine açtığımda ne çok dikkate almadığım yönü olduğuna şaşıyorum. Bazen fikrin zayıf bulduğum bir yönünün güçlü, bazen de güçlü olduğunu düşündüğüm yönünün zayıf olduğunun farkına varıyorum.
Birine fikrini veya yaptığın bir işi, bir seçimini açmak da çok kolay değil. O kişi belki çok yakının ve senin duymak istediğin şeyleri söyleyecek. Bir başkası belki rakibin, ona bir avans vermek veya bir zayıflık göstermek istemiyorsun. Bir diğeri işin uzmanı ama ona ya ulaşamıyor ya da sana yardım edip etmeyeceğini bilmiyorsun.
Topluluklar bunun için giderek daha değerli hale geliyor. Çünkü topluluklarda seninle aynı değerleri, merakı paylaşan ama farklı geçmiş ve deneyime sahip insanlar oluyor. Onlar da oraya sorularına yanıt almaya veya ortak ilgi alanları üzerinden sosyalleşmeye geliyor. Sadece üye olanların girebildiği bir alan olduğu için bir psikolojik güvenlik de var, kimse kimseye üstünlük taslamıyor. Elinizin havada kalmayacağını veya niyetinizin sorgulanmayacağını biliyorsunuz. Pandemi ile iyice içselleştirdiğimiz çevrim içi olmanın yüz yüze olmak kadar olmasa da büyük bir konfor sunduğu da gerçek. Çocuğunuzu uyuttuktan beş dakika sonra buluşmaya katılabiliyorsunuz. Üstelik sınır da yok, Ağrı’da veya Berlin’de olmanız birşey değiştirmiyor (hatta sanırım yurtdışında olmak veya tenhada olmak böyle bir topluluğa katılmak için de iyi bir motivasyon)
DER-YA’da ortak değerlere sahip (meraklı, paylaşımcı, işbirlikçi, farklılıklara açık, yapıcı yaklaşan ve eyleme geçmeye hazır) insanlarla birbirimizin kişisel ve kariyer gelişimine katkıda bulunabileceğimiz bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Yılda üç kez (Ocak, Mayıs, Eylül) kapımızı açıyoruz ki kaynaşmamız ve uyumumuz daha kolay olsun. Bu yıl ikinci, toplamda üçüncü dönem kaydımız sadece bu hafta açık, Pazar akşamı sona eriyor. Daha fazla bilgi almak istiyorsanız, aklınıza gelebilecek bütün sorulara cevap verdiğimi düşünüyorum. Ama bir açığımı bulursanız bana yazmaktan çekinmeyin 😊