İş hayatında veya özel hayatta yaşadığımız bir sorunu çözmemize engel olan şey tek bir çözüme bağlanmamız oluyor.
O çözüm çok mantıklı da olabilir, ilk akla gelen çözüm veya en genel çözüm şekli de olabilir. Herkesin üzerinde anlaştığı bir çözüm de olabilir.
Bir kere ona takıldık mı, artık sorun üzerinde düşünmeyi bırakıyoruz. Eğer o çözüm bir sebepten gerçekleşemiyorsa, kaynak eksikliğinden, yetenek eksikliğinden, sorun kemikleşiyor, sorunun çözülebileceğine dair ümitlerimiz tükenmeye başlıyor. Bir cam tavan oluşuyor belki de. Sorunu kabullenip vazgeçiyoruz.
Oysa bir sorunun hemen hemen her zaman birden fazla çözümü var. Daha doğrusu çözmeye çalıştığımız sorunun kök nedeni farklı olabiliyor, ama biz onu göremeyebiliyoruz. Paranın her şeyin çözümü olduğuna inanmamız gibi. Oysa eksik olan çoğunlukla bir duygu veya (kültürel/sosyal) değer.
Oğlum daha küçüktü, büyüyünce ablasına bir Lamborghini annesine bir villa almayı planlıyordu. Neden bunu istediğinin farkında değildi ama tahmin etmesi zor değil, onları mutlu etmek veya onların sevgisini kazanmak istiyordu. Oysa bana sorsa hiç o kadar multimilyoner olmasına gerek olmadığını, yemeğini güzelce yemesi ve odasını toplu tutmasının annesini bir villadan çok daha fazla mutlu edeceğini ona söyleyebilirdim 😄
Bu güzel grupla Saklıköy TEB Formasyon Akademisi’nde tasarım odaklı düşünmeyle sorun çözmeyi konuştuk iki gün boyunca. Birkaç soruna da el attık ne yapabileceğimizi görmek için. Öyle kolay olmayan lokmalarda bile bir mesafe kat edebileceğimizi, bakış açımızı değiştirerek, insan odaklı, empatiyle yaklaşarak önümüzde yeni yolların belirmeye başladığını gördük.
Gerçekten ekip çalışmasına ve uyuma önem veren bir ekipti. Güzel sorular sordular, güzel yanıtlar verdiler, biraz da güldük-eğlendik, (personalarımız) Yılmaz’la Meryem’e bir faydamız olduysa ne mutlu! ☺️