Geçtiğimiz hafta İNGEV öncülüğünde yedi yıldır yürütülen “ActHuman” sosyal kapsama inisiyatifi çerçevesinde hazırlanan “Kadın İstihdamı ve İşgücü: İleri Gitmek için Bir Kılavuz” başlıklı rapordan bahsetmiş, “iş yerinde ayrımcılık” konusunda fikirlerimi paylaşacağımı belirtmiştim.
Rapor üç kesimde alınabilecek aksiyonları sıralamış:
Devlet tarafında devredilemez ebeveynlik izinlerinin getirilmesi, eğitimde müfredat programında cinsiyet eşit bir dil benimsemesi ve öğretmenlere bu konuda eğitimler verilmesi gibi önlemler tavsiye ediliyor.
Özel sektörün ebeveynlik destek paketleri sunması (kreş, yardımlar vs), kadın yönetici kotası, kadınlara mentörlük, yönetici destek programları, işe geri dönen kadınlar için esnek çalışma düzeni gibi uygulanmalar öneriliyor.
Medyanın da toplumun geniş kesimlerine ulaşabilen diziler aracılığı ile cinsiyet eşit tutumları işlemesi salık veriliyor.
STK’lara ise kadının özellikle ev işi sorumluluklarını eşit paylaşabilmesi için genç nesilde eğitim farkındalık çalışmalarına destek olması ve iş yerinde ayrımcılık ve “cam tavan” konularında farkındalığı artırmak için işverenler, yöneticiler ve çalışanlar arasında bilinç oluşturmak amacıyla seminerler, atölye çalışmaları ve eğitim kampanyaları düzenlenmesi tavsiye ediliyor.
Bunlar önemli ve katıldığım tavsiyeler. Açıkçası özel sektörün en azından büyük kurumları, örnek teşkil edecek bu tarz programları hayata geçiriyorlar. Ama bence eksik olan erkeklere yönelik programlar. Kadınlar ne kadar cesaretlendirilse, mentorluk alsalar da erkek yöneticilerin bakış açısı aynı kaldıkça değişim zor. Asıl erkekler bu konuda empati gibi eğitimler veya mentorluk almalılar. (Erkeklerin payı konusunda iletişimci ve çeşitlilik danışmanı Helene Banner’la konuşmuştuk, Değer Yaratmanın Formülü’nde, ilgilenenler söyleşimize kulak verebilirler, ingilizcesine veya Türkçe özetine).
Medyanın diziler yoluyla kadının toplumsal rolü hakkında oluşturacağı kamuoyu da çok önemli. Klişelerden ve boğaz yalılarından çıkıp gerçek hayatlara eğilmenin vakti gelmedi mi?