74 yaşındaki delikanlı Goran Bregovic’i dinledik geçen akşam.
Balkan’larla olan ilişkimin daha ben yeryüzünde yokken, 1911 yılında anneannemin Üsküp’e 90 km mesafede Kratova kasabasında doğmasıyla başladığını söylemek yanlış olmaz sanırım. Çocukluğumda TRT’de Arif Şentürk çıkıp Rumeli türkülerini söylediğinde (hele anneannem de oradaysa) evde başka bir duygu dalgasının yayıldığını hissederdim. Sonra 1998’de Romanya’ya ilk kez gittiğimde Balkan topraklarına ayak basmış oldum. Bükreş’te iki buçuk yıl yaşadım. 2003’te Sırbistan’a yaptığım seyahatlerde Balkan’ların başka bir yüzünü görmüş oldum. 2005’te Bosna ve 2006’da ata toprağı Kratova ve Üsküp’ü gördüğümde Balkan’lar hakkında etraflı bir fikre sahip oldum sanırım. 2006-2008 arasında ise Belgrad’da iki buçuk yıl kadar yaşadım. Kızım annesinin karnında geçirdiği altı ayında Belgrad’ın suyu, havası, yemekleriyle beslendi. Sen “üçte iki Beogradjanka (Belgrad’lı kız) sayılırsın” diye takılıyorum ona.
En son Moldova’da yaşadım 2015 sonundan 2018 Nisan’ına kadar.
Hepsi Balkan toprağı, her ülkenin kendine has bir kültürü var ama bir ortak paydayı da görüyorsunuz. İçlerinde bize en çok benzeyen belki Bosna. Ama Sırplarla da aramızdaki en büyük farkın onların Ortodoks bizim Müslüman olmamız olduğunu söyleyebilirim. O kadar ortak adet, yemek ve kelime var ki…
Goran Bregovic de Bosna’lı bir Sırp. Müziği Balkanların bütün mozağini barındırıyor. Bizans’tan Osmanlı’ya aldığı makamları, nameleri, çingenelerden, musevilerden aldığı ezgileri, birbiriyle akraba dillerden seçebildiğiniz sözleri ile sizi bir insanlık tarihi gezisine çıkarıyor adeta.
O bando mızıkalarının akortsuz gibi gelen seslerinin yalpalayarak da olsa ahengi yakalaması, hüznü de sevinci de coşkuyla verebilmesi, tüm kalıplara isyan eder gibi duyulan ritim çeşitliliği bu müziği eşsiz kılıyor.
Topluluğunun adı “Düğün ve Cenaze” orkestrası. Bu ikisi insanın tüm yaşamında sevdiklerini bir araya getiren iki yegane eşsiz an. Balkan coğrafyasında ise bu müzik topluluğun insanları yerinden kaldıramayacağı bir yer yok.
Müzik gerçekten en evrensel dil. Taraflar arasında ortak payda arıyorsak bir uzlaşmayı kolaylaştırmak için, bence örneğin Balkanlar’da her uluslararası işbirliği veya müzakere ortamında, arka planda ince ince müziği vermek, sonra da olacakları izlemek lazım.
(Bu arada dün insanlığın 2.Dünya Savaşı’ndan sonraki yüz karası Serebrinitsa Katliamı’nın yıldönümüydü. Bildiğim kadarıyla Bregovic de hep etnik milliyetçiliğe karşı sol eğilimli siyaseti destekledi, savaş karşıtı ve bir Yugonostaljik olduğunu söylüyor)
Videodaki şarkı “Ederlezi” (Hıdrellez) Çingeneler Zamanı filmi ile ünlü olduysa da Bosnalı kadınların ağıtı olarak da anılıyor.