Harekete geçememe üzerine

Harekete geçmek ve bağ kurmak konusunda millet olarak biraz çekingeniz. 🙄 Çekingen doğru bir ifade olmayabilir. Kayıtsızız, ilgisiziz diyecektim, o denli olumsuz hüküm içermese.

Geçenlerde topluluklarım için bir grafik tasarım ihtiyacı çağrısında bulunmuştum, Linkedin üzerinde. Öncelikle beni takip edenlerden ve topluluk üyelerinden destek beklediğim için Türkçe yazmıştım. Sonuçta, sağ olsunlar, iki kişi ilgi gösterdi. Ama onun dışında İngiltere’den iki, Hindistan’dan 10’un üzerinde talep aldım. Tanımadığım bir Hintli kullanıcının talebimi İngilizce’ye tercüme edip yaymasın bunda rolü oldu sanırım. Ağzım açık kaldı, insanların girişkenliğinden, ilgisinden.

Gerçekten toplum olarak nasıl travmalarımız var acaba, niye gerek görmüyoruz, ilgi duymuyoruz bir talebe cevap vermeye, harekete geçmeye?

Geçenlerde Ugur Ozmen Abi “zirve” tanımına takılmıştı. Bilgi paylaşımına karşı değilim, bu kadar çok zirve yapılması kavramın içini boşaltıyor demişti.
Bu postu yazmama vesile olan da onun paylaşımı oldu. Ben de epeydir bizdeki konferansları düşünüyorum, farklı isimlerle ama format olarak birbirinin çok benzeri etkinlikleri.
Öncelikle toplantı başlamadan veya aralarda, kimse tanımadığı biriyle yan yana durmaz, aynı şirketten gelenler kümelenir. Bir gruba yanaşıp soru soranlar baştan aşağıya süzülür.
Toplantı esnasında da soru cevap için zaman ayırmaya gerek görülmüyor, soru soran çıkmıyor çünkü. İstisnaları vardır belki ama ezici çoğunluk böyle.

Arka arkaya (en az yarısı sponsorlardan oluşan) konuşmacıları dinleyip, aralarda atıştırılan organizasyonlardan evrilmesi gerekiyor artık bence, bu buluşmaların. Dünyanın herhangi bir yerinden gelen her fikrin, her fikir önderinin konuşmasına internetten erişmek işten değil. Ama o konuşma üzerine kendi fikrini beyan etmek, başkalarının fikirlerini duymak, belki kendin için bir aksiyon maddesi yakalamak, asıl değerli olan bunlar. Tıpkı bizim kitap kulübünde yaptığımız gibi. Aynı kitabı okuyup onun üzerinde konuşmak, katıldığımız katılmadığımız noktalar, kendimizde denediğimiz ve deneyeceğimiz şeyleri paylaşmak asıl ihtiyacımız olan.
Sıra sıra dizildiğimiz bir oturma düzeni değil de, 8’li yuvarlak masalarda birer moderatör olsa, masadaki kimse birbirini önceden tanımasa, (aynı şirketten gelenler farklı masalara dağıtılsa) sahnedeki konuşma ardından, yarımşar saatlik masalarda değerlendirme turları olsa. Hatta belki moderatörler bu toplantıları birkaç madde ile özetlese.

Toplantı öncesinde ve sonrasında katılımcıların eğilimleri ve geribildirimleri de ölçülse. İçerik ve raporlama o doğrultuda düzenlense.

Yeme içme işi de birer sandviçle geçirilse, israfın önüne geçilse, bütçe (sponsor) ihtiyacı büyümese. “Zirve’ye çıkıp, iniyoruz”, üstelik pek efor da sarf edilmiyor, arabayla gidip geliniyor, bir de gördüğüm kadarıyla vale bekleniyor epeyce bitiminde.

Ne dersiniz? Sizin daha iyi konferanslar veya insanları paylaşıma sevk etmek için önerileriniz var mı?

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın

1 yorum
  • Mete bey bizim insanımızın girişimciliği ve atılganlığı üzerine de yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu sorunun üzerine gidip halletmemiz gerekiyor

Okumaya devam edin