Kim kime parazit?

DYF Sinema Kulübü’nün dördüncü buluşmasında 2019 yılı yapımı Güney Koreli yönetmen Bong Joon Ho’nun Parazit adlı filmini konuştuk.

Film bir gerilim komedi veya kara mizah örneği. Yoksulluk içindeki Kim ailesinin zekalarını kullanarak varlıklı Park ailesinin evlerine ve hayatlarına sızmalarını anlatıyor. Dahice planları tıkır tıkır işliyor gibi görünse de sonunda felek onlara oyununu oynuyor.

Yönetmen her toplumda var olan “zengin-fakir” çatışmasına farklı açıdan bakmış. Kimse mutlak kötü veya mutlak iyi değil. Bir taraftan fakirler, zenginler kadar hatta onlara ilham olacak kadar mahirler, ancak hırslarına yenik düşüyorlar. Zenginler ise onca imkanlarına rağmen bir aile olmaktan fakirler kadar nasip alamamışlar.

Bizde de dünden bugüne en popüler film ve dizi konularından biridir zengin-fakir ilişkileri. Eski Yeşilçam filmleri içinde melodram ağırlıklı bir yer tutar, yani dramın bozulmuş, karikatürleşmiş hali. Klişe iyiler-kötüler anlatımı. Fakirler saf ve iyi, zenginler acımasız ve kötüdür.

Fakirlerin ya bir yetenekleriyle, ya da çok çalışarak zengin oldukları, hatta zenginlerle yer değiştirdikleri olur ama Parazit filmi bizim pek alışık olmadığımız bir hikaye. Özellikle bu alt sınıfın çok zeki bir kurguyla, kusursuz bir performansla bir tezgah çevirmesine pek alışık değiliz. Yani kaba kuvvete dayanan, bir suç işleyerek sınıf değiştirmeye kalkışmak değil, bir kandırmacayla, neredeyse masum denilebilecek bir dolandırıcılıkla menfaat elde etmek. Tabii bir yerde hesaplar bozuluyor ve şiddet artarak kendini gösteriyor.

İşin garip tarafı Çin örneği de önümüzde, sanki ayakta kalma mücadelesinden, zorluklardan doğan bir maharet, bir girişimcilik var en alt tabakada bile. Bir de Doğu coğrafyasında temel eğitimin seviyesinin oldukça iyi olduğunu unutmamak lazım (bir veri olarak Pisa testinde Çin ve Kore’nin ilk 5’te yer aldığını söyleyebilirim).

Acaba biz bu topraklarda onlar kadar zorlukla sınanmadık mı, yoksa bu kıvraklığı beceremediğimizden mi, istediklerimizi elde etmek için zorbalığa başvuruyoruz, en saf haliyle şiddete yöneliyoruz, diye düşünmeden edemedim.

Filmdeki ve gerçek hayattaki asıl soru ise yoksul ve zengin arasındaki uçurumdan kaynaklanan bu gerilim tabii.

Elon Musk’ın Kasım başında Yapay Zeka Güvenliği konferansında sahnede İngiliz Başbakanı ile yaptığı sohbetten haberler vardı. Yapay zeka sayesinde bir çok kişinin işinden olacağını ancak yapay zeka ve robotların sağlayacağı verim artışından insanlara sadece evrensel temel gelir değil, evrensel yüksek gelir sağlanabileceği iddiasında bulunmuş.

Ben de buna inanmak istiyorum ama bu kendiliğinden olmayacak. Kaynakları bitiren ve açgözlülüğü körükleyen bu tüketim ekonomisinin de terkedilmesi gerekiyor. Gösteriş yerini mütevazılığa bırakmazsa, alt gelir grubunun ateşi düşmez diye düşünüyorum. Olmaz demeyin, pasta yesinler deyip giyotine giden Marie Antoinette’in akıllı bir laf etmediği konusunda kimsenin şüphesi yok. Dünyayı zorla gariplere yaktırmayalım.

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın