Atatürk’ün 100üncü yaşını kutladığımız 1981 yılında, hakkında bir çok kitap yayınlamıştı. Falih Rıfkı Atay’ın Babanız Atatürk (1955), Atatürkçülük Nedir? (1966), Atatürk Ne İdi? (1968), Bayrak (1970) kitaplarını bir araya getiren bu kitabı bir yıl sonra almışım 41 yıl önce bugünlerde.
Falih Rıfkı bu kitapta bir çok yerde Atatürk zamanında ve sonrasında yöneticilerin nasıl onun eserine zarar verdiklerini oldukça eleştirel bir dille anlatıyor. Aşağıya Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili kısmı alıntılıyorum:
“… Cumhuriyet de, Büyük Taarruz gibi sesli ve sessiz dayatışlar arasında, Atatürk’ün yenilmez iradesi ile ve pek küçük bir azınlığın fikir ortaklığı ile gerçekleşmiştir.
Meclis çoğunluğu padişahçı hilafetçi idi. Saltanat kalktıktan sonra da, yeniden padişahlığa dönmek için hanedandan bir İstanbul’da halifelik tahtında oturmak şart olduğu için Hüseyin Cahid’in bile Tanin gazetesinde halifeliği tutmuş olduğunu biliriz. Atatürk eski Osmanlı rejimine dönülünce bu son kurtarıcı zaferin de faydasız kalacağı, Türkiye kurtuluşunu Türklük kurtuluşu ile tamamlamak için Tanzimat ve iki meşrutiyetin yapamadıklarını yapmak teokrasi gelenek ve kalıntılarını silip süpürücü, devlete laik bir yirminci asır karakteri verici devrimlere girişmek gerektiği inancında idi. Bunun da yolu rejimin Cumhuriyet olarak adını koymaktı. Gerçekte Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal devlet başkanı idi. Ya bu başkanlığı İstanbul’daki padişaha götürüp teslim edecek, ya devlet başkanlığına yeni bir ad konacaktı.
Rahmetli Hamdullah Suphi Atatürk’ün sevdiği, ona fikirlerini her zaman açıkça söyleyen arkadaşlarındandı. Türkçü, fakat Osmanlı geleneklerine bağlı idi. Meselâ bir gün adeta koşarak Meclisteki küçük başkanlık odasına geldi, “Paşam bir Avrupa gazetesinde Cumhuriyet ilân edecekmişiz diye rivayet var. Hemen tekzip edelim”, demişti.
…
Devrimin ilk hazırlanış günlerinde, küçük başkanlık odasında ilk defa ağzından Cumhuriyet sözünü duyduğumuz vakit, hazır olanlardan Yunus Nâdi: Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız, demesi üzerine, Mustafa Kemal elini masaya vurarak: En kuvvetli zamanımız bugündür, demişti.
(devamı yorumda)
Ülkeler için yüzyıl çok uzun bir süre değil, Osmanlı’nın 600 yıl hüküm sürdüğüne bakarsanız… Umarım Cumhuriyet’imiz ergenliğini bir an önce atlatır ve Ulu Atatürk’ün inşa ettiği temel değerlerine uygun bir biçimde serpilir, büyür. İyi ki doğdun Cumhuriyet!