To speak or not to speak!

1993 yazı. Nielsen Medya’da stajımı yapıyorum. Son yılımda birinci dönemden dört dersim, ikinci dönemden de bir dersim kalmış. Kafam biraz karışık, okulu bitirince hemen çalışmalı mıyım, bir master mı yapmalıyım? Yapacaksam da o dönem çok moda olan MBA mi, başka bir alanda mı?

Araştırma sektörü bana sıcak geliyor, okulda öğrendiğimiz konuların bir kısmının pratikte nasıl hayata geçebileceğini görüyorum. Staj sonunda “okulu bitirince gel” diyorlar. Bir de aklımı çelecek bir şey söylüyorlar: Nielsen’in University of Wisconsin–Madison’da sponsorluğunu yaptığı bir araştırma/pazarlama master programı varmış, gerekli GMAT skorunu alabilirsem burs için destek olmaya çalışacaklarını söylüyorlar.

Ben de Mart 1994’te Nielsen’de çalışmaya başlıyorum. Yazın kalan tek dersimi verip mezun oluyorum. Girdiğim TOEFL, GMAT sınav sonuçları da iyi geliyor, şirket benim için bir mektup yazıyor üniversiteye. Kabul alıyorum ama ben tam burslu okumak istiyorum. Bir mülakat yapmak istiyorlar. Aman Allah’ım işte bu bir kabus!

ODTÜ’de 5 yıl ingilizce okumuşum. O koca kitapları devirip, yazılı sınavlar vermişim. Ama kendini ifade etmek zor, hele aksanlı İngilizceyi anlamak ayrı bir gerilim.

İzmir Amerikan Koleji mezunu ablamı alıyorum yanıma, evdeki sabit telefonun başına o geçiyor, ben de paralel telsiz telefonla yanında duruyorum. Amerikalının sorusunu anlamazsam, ya da yanıtımda takılırsam bana sufle versin diye.

Tam burs alamadım ve master’dan vazgeçtim ama hayatın garip cilvesi iş hayatımın yarısından fazlası yurtdışında geçti, konuştukça rahatladım, yabancılardan da terimler ve ifadeler öğrendim, bir de yabancı eşim oldu, İngilizce’yi hayatımın her anında konuşmak durumunda kaldım.

İş hayatında ilerlemek isteyen insanlara tavsiyem aynı oluyor. Eğer yabancı dilde kendinizi rahat hissetmiyorsanız hayallerinize giden yolda önce dil engelini aradan çıkarın. Yurtdışı ile iş yapacaksanız, orada yaşayacaksanız, bunlar olmasa da yabancı kaynakları taramak için iyi bir İngilizce şart. Açıkçası teknolojideki ilerlemenin de buna bir çare olacağını sanmıyorum. Ağzımızdan söz çıkarken tercüme bile edilse o dili konuşmanın kuracağı insani bağ hep farklı olacak.

Cambly Türkiye bana yeni kampanyalarını duyurmak için #işbirliği teklif ettiğinde bunlar aklıma geldi. Cambly 10 yılı aşkın bir süredir ana dili İngilizce olan eğitmenlerle hizmet veren güvenilir bir kuruluş. Siteyi incelediğimde de ders programlarının her türlü ihtiyaç için detaylı düşünülerek hazırlandığını gördüm.

Siz de Cambly’nin ücretsiz kaynaklarıyla İngilizce mülakatlara hazırlanabilir, deyimleri öğrenebilir ya da yapay zeka özelliği ile sınırsız İngilizce pratik yapabilirsiniz.

Size tavsiyem; hayallerinize ulaşmak için bugün bir adım atıp yeni bir rutin oluşturun ve Cambly’ye katılın!

Bu kampanya için kullanabileceğiniz indirim kodunu, linki ve diğer avantajları yorumlara bırakıyorum.
(Resim: Nielsen günlerinden)

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın

Okumaya devam edin