Eskiden eve gelen misafirlere sigara ikram edilirdi (bunu geçenlerde konuştuk sanki veya biri yazmış olabilir, atıfta bulunamıyorum hatırlayamadığım için kusura bakmasın). Her evde sigara kutuları olurdu, bizde hem gümüş, hem de tahtadan olanı vardı, müzik kutusu gibi açılan. Hele birkaç aile gelirse, salon duman altı olurdu, bu kimseye de garip gelmezdi.
Bugün evimize bir misafir geldiğinde sigara içecekse kendiliğinden balkona çıkıyor, aramızda içmeyi aklına bile getirmiyor, sormuyor bile.
Peki hatırlıyor musunuz, bu dönüşüm nasıl oldu? Bir günde olmadı ama birileri ilk defa misafirine “kusura bakmayın, biz evin içinde içmiyoruz” dedi. Önce bu kişi garipsendi, hatta belki misafiri kırıldı. Ama bir, iki derken bu yayıldı.
Yazar ve yatırımcı Paul Graham’ın, toplumların yeni zararlı davranışa karşı savunma olan “sosyal antikorlar” geliştirme eğiliminde olduğunu söylediğini yazıyor Nir Eyal, geçen hafta Pazartesi günü podcastimde paylaştığım “Pür-dikkat” adlı kitabında. Toplu alanda sigara içmeye karşı geliştirilen bu duruşu da sosyal antikor olarak ifade etmek mümkün.
Bir akşam yemeğinde telefonu çıkarıp onunla ilgilenmek henüz herkes tarafından kabalık olarak değerlendirilmiyor. Eşim çok hassastır, herhangi bir ekran konusunda. Misafir gelince evde ne televizyon çalışır ne de telefona bakılır. Ben kazara telefonumu elime alsam, hemen lafı yapıştırır “seni sıkıyor muyuz?” diye. Nir Eyal biraz daha temkinli bir yaklaşım öneriyor. “Telefonunla ilgilendiğini görüyorum. Her şey yolunda mı?” Bu samimiyetle sormak gerekiyor, çünkü gerçekten de ciddi bir şey olabilir. Ama olasılıkla öyle bir durum yoktur, arkadaşınız da bir şeyler geveleyip telefonunu cebine koyar, siz de gecenin geri kalanında gönlünüzce bir sohbet edersiniz, anda kalarak.