Siyasetçiler gelip geçicidir, kısa vadeli bakar, seçime odaklıdır, bürokratlar ise konusunda uzmandır, uzun vadede en iyi sonucu hedefler. Siyasetçiler hükümeti oluştururken, devleti bürokrasi temsil eder. Örneğin Merkez Bankası ekonomiyi düşünürken, siyasetçi kısa vadede para politikalarının kendisine oy kaybettirmemesini düşünür. Kurumların bağımsızlığı bu yüzden önemli(ydi)…
Çok tekrar ettiğim bir sözdür: Plan hiçbir şeydir, planlama herşeydir. (ABD’nin 34üncü Başkanı Eisenhower’a atfedilir genelde)
Hayat sizin yaptığınız planlara göre gitmez ama o planları yapmak için kazandığınız beceriler ve analizlere dayalı bilgiler sizi belirsizlikler karşısında hazırlıklı kılar.
27 Mayıs sonrasında Başbakanlığa bağlı bir Devlet Planlama Teşkilatı oluşturulur. Kalkınmayı siyasetçinin inisiyatifinden alarak ekonomik ve sosyal kalkınmayı uzmanların görüşleri doğrultusunda uzun vadeli belirlemek ve hızlandırmak amacıyla. Daha o yılarda Süleyman Demirel’in “bize plan değil pilav lazım” diyerek bunu küçümsediğini ve tabii halkın oylarıyla 1965’te iktidara geldiğini biliyoruz.
1960 yılında kurulan teşkilat 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı olarak yeniden organize edildi. 2018 yılında Maliye Bakanlığının Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü ile birleştirilerek Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na dönüştürüldü. Siyasetçiler “planlama”dan hiç hazzetmediler, (çoğunu tutamayacakları) “vaat”ler vermeyi, (hatta üstüne usülsüzlüklere aflar çıkarmayı) yeğlediler. Eh, halkın tercihi de demek bu yöndeydi!
Şimdi diyorum harap olan şehirlerimize müteahhitleri ve beton mikserlerini koşturmadan önce bir planlama yapsak; Güneydoğu’da yeni bir ekonomik atılım tasarlasak tarıma ve turizme dayalı, şehirleri kırsala yaysak. Bu planlara göre bir iş gücü yetiştirsek, modern sistem yatırımları planlasak, malum geleneksel tarımla da bir yere varamayız, sürdürülebilir katma değerli üretim lazım. Böylece tersine göçle İstanbul’un üzerindeki nüfus yükünü de azaltsak, gelmekte olan depreme bir başka açıdan hazırlık olarak…
2018 yılında kaybettiğimiz Güngör Uras’ın köşe yazılarını severek okurdum. Eski bir planlamacı olan Uras ekonomiyi Ayşe Teyze ve Ali Rıza Amca üzerinden çok güzel anlatırdı. Ali Rıza Kardüz mahlasıyla da yeme içme kültürü üzerine yazardı. Bu kitabı onun ağırlıkla DPT’de görev yaptığı yıllardaki anılarına, tanıklıklarına dayanıyor. Onu da bu vesileyle anmış olalım.