Felsefesini bilmediğiniz işin teknisyeni olursunuz

ÖSS’de Türkçe Matematikçiydim. Kalmadı galiba artık o ayrım. Henüz LGS ebeveyniyim, o konuya henüz gelmedik.
Bizim zamanımızda TM’cilerin ilk dört tercihi sabitti, ben dördüncüsüne başlardan girmiştim, ODTÜ Iktisat’a 😊

Sosyal faaliyetlerle, topluluklarla haşır neşir olmaktan bölümü çok da sindiremeden okudum. Bitirdikten bir sene sonra bile, uykudan diplomamı alamadığım hezeyanı ile uyanıyordum. Çok hayıflanıyorum, keşke daha çok yan okuma yapsaymışım, hem derslerde zorlanmazdım hem de daha iyi hazmederdim kavramları.

Öte yandan mühendislik hep ilgimi çekmiştir, bir başak burcu mensubu olmamdan mı veya ağırlıkla analitik düşünen biri olmamdan mı bilmiyorum, oradaki kesinlik ve ahenk hep beni büyülemiştir. Daha önce tanışmadığım kişilerle sohbet ederken yaptığım bazı yorumlardan “siz mühendis misiniz?” sorusunu aldığım çok olmuştur. Kıvançla sosyal bilimler’ci olduğumu söylerim. Fenle aram pek olmadığı için mühendislik aklımın ucundan geçmedi ve sosyal bilimlerden çok keyif alıyorum ama mühendislerle çok iyi geçinirim, onları anladığımı düşünüyorum veya öyle sanıyorum. Onları sağ beyinlerini kullanmaya zorladığım zamanları da çok seviyorum. Hani hakim eliniz sağ ise, sol elle dişlerinizi fırçalamayı belki denemişsinizdir (denememişsinizdir de, bir şekilde zorunda kalmış olabilirsiniz bir süreliğine). Ne garip gelir değil mi, ama farkındalığınız tavan yapar, ilk defa diş fırçalıyormuşsunuz gibi, dişlerinizin hepsini, bütün açılarıyla, boyutlarıyla hissedersiniz. Başta zor gelse de yapabiliyorsunuzdur pek ala, biraz uğraşınca.

İşte dün de ağırlığını mühendislerin oluşturduğu Ford Otosan‘lı bir grupla müşteri memnuniyetine giden yolları konuştuk, Tuba Deniz Hanım’ın öncülük ettiği projede. İşlerine çok hakim, zehir gibi yöneticiler ama sanki hiç düşünmedikleri bir pencereden baktılar her gün uğraştıkları sorunlara. Yeni bir yolun başındayız ve çetrefilli işlere bayılıyorum.

Son olarak baştaki konuya dönersem. Ekonomiyi öğrenciyken daha iyi öğrenmek isterdim, formülleri ve bitmek bilmez grafikleri değil, tarihini ve düşünsel gelişimini.

HBR Türkiye youtube kanalında yayınlanan ”Emre Başkan ile Çizginin Üstü” programında konuk olan Ford Otosan Dönüşüm Lideri Erhan Köseoğlu’ndan Acar Baltaş’ın şu sözü not almışım. “Felsefesini bilmediğiniz işin teknisyeni olursunuz”.

Sürekli tekrarladığım bir bakış açım var; stratejiyi oluşturan iki kısımdan “doğru işi yapmak” ve “işi doğru yapmak” arasında biz hep ikincisine yöneliyoruz, yani yaratılan “değeri yakalama”ya, ama “değer yaratma”ya o kadar zaman ayırmıyoruz. Yeni, karşılanamayan bir ihtiyaca yönelmek yerine, elimizdekini daha hızlı, daha ucuz, daha kolay yapmaya kafa yoruyoruz, bütün verimlilik projeleri, tasarruf projeleri… O da gerekli ama önce değer yaratmalı!

Acar Hoca’nın sözü ile de bunu birleştirdim; işi doğru yapmaya çalışan işin teknisyenidir, doğru işi yapmaya çalışan ise filozofu. İkisine de ihtiyaç var, iki role de ara ara soyunuyoruz. Ben filozofu olmayı daha çok seviyorum. Siz?

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın

Okumaya devam edin