Vural Çakır Bey’in panelin başında söylediği gibi bir roman ismi olabilir; UNDP’nin yayınladığı 2022 İnsani Gelişme Raporu’nun başlığı.
İnsani Gelişmişlik Endeksi çok önemli bir gösterge, ülkeleri sadece gelirlerine göre değil, ülkenin vatandaşlarının sağlık, eğitim gibi hizmetlere ne kadar ulaşabildiğini, yaşam kalitelerinin nasıl değiştiğini ölçüyor. (meraklısına; biz 191 ülke arasında 48.sıradayız)
Rapor Ankara’da yapılan bir toplantı ile açıklandı. Hızlıca göz gezdirdim, oldukça kalın bir rapor ama gerçekten çok vurucu tespitler var.
UNDP Kapsayıcı ve Sürdürülebilir Büyüme Portföy Yöneticisi Mustafa Ali Yurdupak’ın sunumundan bazı noktaları sizinle paylaşacağım.
Belirsizlik insanlık tarihinde hep vardı. Antroposeni (insanın dünyanın dengesine damgasına vurduğu dönem, ocağına incir ağacı dikeceği de diyebiliriz) etrafımızdaki birçok emareden görüyoruz. Küresel ısınma 50 senedir konuşuluyordu, artık sel, yangınlarla iyice görünür halde.
Covid diye birşey çıktı alt üst olduk, bu arada vahşi hayvanların yaşam alanlarının daralmasıyla insanlara bulaşabilecek virüs sayısının 10bin civarında olduğu söyleniyor. Bir de bunlar yetmezmiş gibi bir sürü savaş çıkardık, nükleer tehlikeyi konuşur olduk. Burası “belirsiz zamanlar”!
Endişe hissi dünyanın neredeyse her yerinde artıyor. Son 125 yıl içinde üç yaygın dilde yayınlanan 14 milyonu aşkın kitabı analiz etmişler, kaygı ve endişe ifadelerinin dünyanın birçok bölgesinde 2012 yılından bu yana keskin biçimde arttığı görülmüş. İşin burası da “huzursuz hayatlar”! Üstelik sadece bugünkü hayatları değil, gelecektekileri de etkiliyor, anne karnında bu stresle gelişen fetüsleri…
Deniyor ki kolektif ulus ötesi işbirliklerine en çok ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz. Ama bunun önündeki en büyük engellerden biri (benim de dilimden düşürmediğim) güven eksikliği. Francis Fukuyama aynı adlı kitabında “güven”i toplumdaki işlem maliyetlerini düşürmesi, girişimcileri cesaretlendirmesi ile bir sosyal erdem, bir kalkınma çarpanı olarak tanımlıyor. Güvensizlik ise bunun tam tersi, bizi aşırı pozisyonlara itebiliyor. Kutuplaşma, kendini yankı odalarına hapsetme gibi sorunlara yol açabiliyor. İnsanların %30’undan daha azı diğerlerini güvenilir buluyor. Orta ve üstü gelir seviyesindeki ülkelerde ücretlilerin GSMH içindeki payı düşüyor, yani ortadirek küçülüyor, gelir uçlara yığılmaya devam ediyor. İnsanları aşırı uçlara iten sebeplerin biri de bu.
Sistem artık günün ihtiyaçlarını karşılamıyor. Yeni bir arayıştayız, Ukrayna’daki anlamsız savaşta, Rusya’da seferberlikten kaçışta, İran’daki gençlerin ayaklanmasında görülen bu. Her ülkede yükselen ırkçı ve içe kapanmacı siyaset de bunun bir göstergesi.
Yerim kalmadı, Pazartesi de çözüm önerilerine değineyim.