İletişimde insanların sınırlı olan dikkatini (ç)almak için neler yapılır? Hangi uyarıcılar kullanılır?
İnsaoğlu her canlı gibi hayatta kalmak üzere evrimleşmiş, tehlikelere karşı hep tetikteyiz. Ama bir bebek gördüğümüzde de ilgimizi çekiyor, “ah ne sevimli” diye gevşiyoruz, zira insan yavrusunu sevimli görmeseydi, bu kadar zahmete katlanmaz, soyumuz da devam etmezdi. Dolayısıyla bu da tesadüf değil.
Davranış psikolojisindeki çalışmalar üç görsel unsurun daha yüksek uyarıcılığa sahip olduğunu söylüyor; yemek resimleri, yüzler ve cinsel albenisi yüksek resimler. Bunlar da tabii hayatta kalma ve türün devamı ile ilgili.
Yüz, insanların sosyal etkileşimi için büyük önem taşıyor. Karşımızdaki hakkında bir çok hükmü yüzüne bakarak verebiliyoruz; kimliği, duygusal durumu, dikkatinin nereye yöneldiği vb. Dolayısıyla yüz tanıma, sosyal hayatta bize yol gösteren ve hayatta kalmamızı sağlayan çok temel bir becerimiz.
Cansız cisim ve soyut görüntülerde insan veya canlı yüzleri görmeye pareidolia adı veriliyor. Yani birşeyleri anlamlandırmada, örüntü aramada baskın yeteneğimiz yüz okuma devreye giriyor diyebiiliriz. Kendinizde bir tuhaflık olduğunu düşünmeyin yani, bu son derece normal, yazılımımızda var.
Tabii orada da herkesin kendi geçmiş deneyimleri bu okumaları şekillendiriyor. Aynı resimde herkes aynı duyguyu yaşamayabiliyor.
Bu konuda Designneuro‘nun blogunda bir makaleye rastgeldim (fotografları da oradan aldım). Tasarımda da bu konuya dikkat edilmesinin öneminden bahsediyorlar.
Bunu ben de araba tasarımları için düşünmüşümdür. Arabanın yüzü diyebileceğimiz farların ve ızgaranın görünümünden aldığım duygu arabayı sevmeme veya çok itici bulmama sebep olmuştur.
Siz hiç bunu düşündünüz mü, bir araba alırken mutlaka yakıt tüketimine, gücüne, güvenliğine bakıyoruz ama son sözü söyleyen ne oluyor?
Adı geçen makale: Designneuro