1980’lerde Özal ekonomik büyüme için planlı kalkınma dönemindeki imalat sanayini bir kenara bırakarak dünyada da ivmelenen inşaat vagonuna atladı. Her bir apartman dairesi 150 sanayi ürününe ihtiyaç duyuyordu. Konut üretmek için nitelikli işgücüne de gereksinim yoktu, imalat sanayi gibi ciddi bir yatırım da gerektirmiyordu, üstelik hızlı sonuç (büyüme) sağlıyordu. Talep tarafını da desteklemek için TOKİ kuruldu, düşük faizli konut kredileri ile çark hızla dönmeye başladı. 2008’de dünyada konuta dayalı kriz patladı, biz de bundan bir ölçüde etkilendik ama aklımız başımıza gelmedi. Ben de o günden bugüne bizim konut pazarının balon olduğunu söylüyorum, bana kalsa ha patladı ha patlayacak. Oysa her ay etrafta daha da şişen fiyatları görüyoruz. Artık 7 milyona 1+1 evler satışa çıkıyor. Bu paraya Acarkent’te villa alırdınız kısa bir süre önce.
Hala balonun patlamamasının bir çok sebebi olabilir. Bizim mal, mülke düşkünlüğümüz (göçebelikten ne çektiysek geçmişte), gayrımenkulün altın gibi güvenli bir liman olduğu inancı, hatta bilinçaltı ekskavatörsevicilik bile olabilir. Öte yandan dünyada bu yolla sürdürülebilir bir büyüme elde etmiş ekonomi yok. Sanayi ürünleriniz geriledikçe, tarım ve hayvancılıkta geriye gittikçe, dışarıya bağımlılığınız artıyor, küresel krizlerle ülkeye gelen para da azaldığında, paranız değer kaybediyor, enflasyon fırlıyor, ülkedeki gelir dağılımı iyice bozuluyor.
Son kitap kulübü buluşmamızda Paranın Psikolojisi’ni konuşurken Alim Bey bence çok doğru bir tespitte bulundu. Amerika’da ve birçok gelişmiş ülkede yıllık %5’ler seviyesinde gayrımenkul vergisi olduğundan bahsetti. Aslında düşündüğünüzde kendi evinizde kiracı gibi oturmaya karşılık geliyor. Ama tasarrufların çok büyük bir bölümünün ekonomiye geri kazandırılamaması, tekrar yatırıma dönüşememesi ne kadar büyük bir kayıp! Belki oturduğunuz ev için değil ama sahip olduğunuz diğer mülkler için böyle bir vergi olabilir. Bu tabii ciddi bir politika değişikliği ve planlama gerektiriyor. Son 20-30 yılda borçla, taş taş üstüne koymadan (pardon) sadece taş taş üstüne koyarak, hiçbir uzun vadeli hedef-plan olmadan, mirasyedi gibi yaşadık. Artık yolun sonu göründü. Ezberleri bozmanın zamanı geldi.
Not: Mahfi Egilmez üstadın ekonomi hakkında bilgilerimi tazelediğim, her zaman faydalandığım bloğunu izlemenizi tavsiye ederim. https://www.mahfiegilmez.com/
*Tanıl Bora‘ya saygılarımla