Warren Buffett zamanımızın en başarılı yatırımcılarından biri şüphesiz. Geçenlerde Inc dergisinde hakkında bir makale vardı, “hayatta (iş) yapanları, hayal edenlerden ayıran 4 tercih”ten bahsetmiş. Hepsi aklıselim tavsiyeler ama işte ihmal ediyoruz. Söylemesi kolay ama uygulaması zor, yine de hafta başı paylaşayım istedim, kulağımıza küpe olsun diye.
- Arkadaş seçiminizi bilgece yapın
Buffett’in kankası Bill Gates bunu kendisinden öğrendiğini söylüyor. Sahip olduğunuz arkadaşlar size hayatınız boyu yön veririler. Kendinizle özleştirdiğiniz kişilerle aynı yönde gidersiniz. Öyleyse iyi arkadaşlar edinip hayat boyu bağı koparmamak lazım, ama onları sevdiğiniz kadar sizde hayranlık uyandıracak kişiler olsunlar. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim ya da Jim Rohn’un “birlikte olduğunuz 5 kişinin ortalamasısınız” önermesi gibi. - Her gün yatağa biraz daha “akıllı” gidin.
Buffett’ın zamanının %80’ini kitap okumaya ayırdığı söyleniyor. Bilgi bileşik faiz gibi artar, sözü de ona ait. Okuyanlar bilecektir; James Clear’ın Atomik Alışkanlıklar’da anlattığı %1’lik iyileşmenin yıl sonunda 37 kat sizi ileri götürmesi gibi. - İletişim becerilerinizi geliştirin
Yapacağınız en akıllı yatırım kendinizdir, gerek yazılı, gerekse sözlü iletişiminizi geliştirmek değerinizi arttıracaktır diyor Buffett. Düşünsenize ağzı iyi laf yapar deriz, bunu biraz küçümseyerek yaparız. Evet altı boş olduğu zaman biraz asap bozucudur ama her zaman işe yarar, hitabetin iyi, kalemin kuvvetli olması. Çünkü duygusal varlıklarız, kararı mantıkla değil duyguyla veriyoruz, kim nasıl coşturuyorsa onları. - Hayır deyin
Çok hayırsever biri Bay Buffett. Gerçekten her anlamda, servetinin yarısını Gates Vakfı’na bağışladı yanılmıyorsam, ama burada bahsettiği reddetmek anlamında. Şu söz onun “Başarılı insanlarla gerçekten başarılı insanlar arasındaki fark, gerçekten başarılı insanların neredeyse herşeye hayır demesidir” Buffett sınırlarını çok net belirlemesiyle ünlü, hayatını basitleştirmeyi ve dikkatini toplamayı bu sayede sağlıyor. Bilgisayarımızda, telefonumuzda önümüze düşen her uyarıya atlamak bir “evet” demek, gelen davetleri kabul etmek de öyle, youtube’un netflix’in önümüze binbir cinlikle çıkardığı hoşlanacağımız alternatifler de öyle. Farkında olmadan o kadar çok tuzağa düşüyoruz ki, irademiz çelik gibi olması gerekirken jöle gibi oluyor, her geleni alıyoruz. Oysa sadeleşmek, bizi ne kadar özgür bırakırdı, gerçekten önem taşıyan şeylere odaklanmak için.
Hadi bakalım hangisinden başlıyoruz?