Mihaly Csikszentmihalyi bedenimizi ve zihnimizi zor bir işi başarmak için gönüllü bir çabayla zorladığımızda akış yaşadığımızı söylüyor. İnsan olarak bu zorlanmayı ve ucu ucuna başarmayı seviyoruz. Oyunda da yaşadığımız bu değil mi? Akış teorisine göre kişinin akışta kalabilmesi için bir işin zorluğu ve kendi beceri düzeyi birbirine denk olarak ilerlemeli. Yani bir konudaki becerimiz arttığında, işin zorluğu da artmalı ki, gelişmeden zevk almaya devam edebilelim, iş sıkıcı bir hale gelmesin. Yazar, iyi bir akış faaliyetinde gelişme fırsatlarının tavanının çok yüksek olduğunu söylüyor, örneğin piyano çalmakta, daha iyi çalmanın sonu yok gibidir ve bu büyümeyi, gelişmeyi davet eder. Aslında bir çok yaratıcı faaliyette durum böyle.
Bu prensibin iş dünyasına uyarlanmasında kitaptaki örneklerden biri de Sony.
Sony’nin kurucularından Masaru Ibuka’nın bir misyon cümlesi var: Mühendislerin teknolojik yeniliğin keyfini yaşayacakları, topluma karşı görevlerinin bilincinde olacakları ve tüm kalpleriyle çalışacakları bir iş yeri kurmak. Düşününce Sony’nin benim çocukluğumdaki ve gençliğimdeki prestiji ve başarısının kaynağı bu anlayış gibi görünüyor. Hemen aklıma gelenler Sony’nin uzun süre taklit edilemeyen Trinitron televizyonu, şık video oynatıcıları, ve tabii benim için en kıymetlileri önce Sony Walkman’im, sonra FH müzik setim❣🤗
Steve Jobs’un da ekibindeki birçok mühendisin çok yüksek teklifler aldıklarını ama Apple’dan kopmadıklarını gururla anlattığını hatırlarsınız.
İş yerinde anlam gerçekten kozmetik veya romantik bir unsur değil, sonuçlar üzerindeki belki en belirleyici faktör.
Kitap kulübünde konuştuğumuz Good Business kitabı hakkında katılımcılarımızın notlarını, görüşlerini dinleyebilirsiniz.
merhaba çalışmalarınızda başarılar dilerim.
hülya kibaroğlu.
fen bilimleri öğretmeni.