Tüm öğretmenlerimize şükran ve hürmetlerimi sunuyorum. Epeydir eğitimle ilgili bir yazı yazacaktım bugüne denk geldi.
Pandemi öncesinde facetime, whatsapp video aramalarını sadece aile içinde nadiren de arkadaşlarla yapıyorduk. Pandemide ise iş hayatında Zoom, Google Meet, Teams gibi uygulamalar modus operandi haline geldi. Baktık eğitimler de online’a döndü. Herkes bu yeni deneyime alışmaya çalışırken eğitime katılanlar kameralarını açmıyordu, olabilir, herkesin ortamı müsait olmayabilir diye düşünüyorduk. Boş ekranlara konuşmak zorlayıcı gelse de ilk zamanlar sorgulamıyordum. Şimdi iki seneye yaklaşıyor ve fakat bu tuhaflık devam ediyor. Tuhaflık diyorum çünkü eğitim veren açısından bu tuhaf bir durum, sanki radyoda ya da telefonda ders anlatıyormuşsunuz gibi. Geri bildirim her işte çok önemli, insanlar sıkıldı mı, bir ara vermek ve sonra devam etmek daha mı iyi olur? Yaptığınız espiriye güldüler mi? O anlattığınız hikaye ilgilerini çekti mi? Soru dolu mu bakıyorlar biraz boş mu?
Konu verdikleri görüntü ise, artık herkes bu uygulamaları kullanmayı biliyor, evdeyseniz ve ortamınız “profesyonel” görünmüyorsa arka planınızı flu hale getirebiliyorsunuz. İş yerindeyseniz kamerayı kapamanıın hiçbir mantıklı yanını göremiyorum. O an bir telefon gelmesi veya bir e-posta yazmanız da anlamlı değil, sınıf içi bir eğitim olsa bunları yapamazsınız. Hadi diyelim çok önemli bir telefon geldi, 2-3 dakikalığına kapatıp tekrar açarsınız, sanki sınıftan dışarı çıkıyormuşsunuz gibi. Üniversitede derslere devamlılık esas olmasına rağmen bazı hocalar, “dersime gelip başka bir işle uğraşacaksanız gelmeyin yoklama almayacağım” derdi diye hatırlıyorum. Belki hafızam beni yanıltıyor ama ben olsam kesin öyle derdim. Eğitim dediğin zaten gönüllü olmalı, kimseye istemezse birşey öğretemezsiniz. İlkokul ikinci sınıftaki çocuklara zorla çarpım tablosu öğretmekten farklı bu. Çarpım tablosu bir baz oluşturuyor. Onsuz matematik eğitimine devam etmeniz zor. Ama eğitimlerin ezici bir çoğunluğu çalışanların daha verimli ve üretken olması için yapılıyor. Onu da kimse ölçemiyor. Herkes öyle ya da böyle ay sonunda maaşını alıyor. Dolayısıyla dışsal motivasyon zayıf ise, içsel bir motivasyon yoksa eğitim bir külfet haline geliyor.
Lafı kameradan nereye getirdim. Zaten bu iş yoğunluklarında 20 kişiyi aynı anda toplayamıyorsunuz. Dolayısıyla eğitimlerin bir kısmı kişilerin kendi temposuna bırakılmalı (asenkron olmalı) ama senkron kısmı da (dijital bile olsa) yüzyüze olmalı bence. Kendi rengimi belli ettim ama bu konuda sizin görüşünüzü de gerçekten merak ediyorum. Hatta oyunuzun nedenini yazarsanız çok iyi olur, belki birşeyler kaçırıyorumdur.

Benim 2 küçük çocuğum ve bir hayli ev islerim var. Egitimleri bazen mutfaği toplarken bazen cocuklarla ilgilenirken kulaklıkla dinleyebiliyorum. Keşke sadece egitime odaklanabilecek bir vaktim olsa.
Süper anneleri kastetmemiştim aslında Zeynep Hanım. Ben daha çok iş yerinde veya evinde masasında tek başına olanlara serzenişte bulunuyorum. Size kolaylıklar diliyorum, sevgilerimle.
Kesinlikle katılıyorum. Müthiş bir saygısızlık anlatan için, konuşan için aslında. İletişim senkron bir şeydir ve kaliteyi ancak canlı görüntü ile bir miktar yakalayabilirsiniz. kameraların kapatılması kaliteyi çok düşürüyor. Anlattığım, söylediğim bir şeyin karşı tarafta ne ifade ettiğini görmemek beni gereksiz yoruyor gerçekten. Youtube kayıtlı eğitimleri X1,5 hızla arabada giderken herkes dinleyebilir, ama toplantıda kesinlikle -çoğunlukla- açık olmalı.
Kesinlikle katılıyorum Alim Bey, yüzyüze iletişimde farkına bile varmadan aldığımız bütün verinin pek azını dahi almak için “paralanmak” kişiyi çok yoruyor. Bu bütünlüğü, ihtiyacı göremeyen kişilerin empati yoksunu olduğunu düşünüyorum ve sayıları hiç az değil korkarım.