Kitap kulübümüzde bu ay Prekarya’yı okumuştuk. İş güvencesi giderek azalıyor, insanlar sürekli olmayan işlerde çalışmak durumunda kalıyorlar. Bir yandan mesleklerin değişeceği konuşuluyor diğer yandan özellikle gelişmekte olan ülkelerde genç işsizliği artıyor, dijitalleşme, otomasyonun üstüne dezavantajlı grupların (göçmenler veya fakirlerden oluşan ucuz işgücünün) artması iş piyasasını daha belirsiz hale getiriyor.
Kitaptan çarpıcı bulduğum iki alıntı yapmak istiyorum.
“Prekarya birçok şeyi zamansal açıdan kısa bir döneme kurduğundan uzun dönemli düşünme yetersizliğine yol açıyor. Kariyer yapma ümidi, kendine yatırım yapma azalıyor. İnternet, internette dolaşma, whatsapp, sosyal medya beynin tekrar yapılanmasına neden oluyor. Bu dijital yaşam biçimi nesiller boyunca insanların zeka kabul ettiği şeyin, karmaşık süreçlerin ardından mantık yürütmenin, yeni fikirler üretmenin ve farklı tahayyüllerde bulunmanın temelini oluşturan uzun dönemli hafıza sürecine zarar veriyor.”
Yani artık derin düşünmeye, entellektüel emeğe değer verilmiyor, anlık uyarı ve tatmin var, beyin kısa dönemli kararlar veriyor. Ve şu da var:
“Evrim biyologlarına göre elektronik araç ve gereçler, insanı tehlike ve fırsat sinyallerine içgüdüsel ve hızlı bir şekilde cevap verecek şekilde tekrar ilkel safhadaki durumuna döndürüyor. Bilimsel akıl ise bir tarihsel sapmaydı. Biyolojik bir gerilemeye dair bu yorum tabii ki endişe verici ve evrimsel açıdan muazzam sonuçlara gebe”
“Bilimsel akıl ise bir tarihsel sapmaydı” Yani kabaca 300,000 yıllık bir tür olan insanın doğasında olan duygularıyla ve güdüleriyle hareket etmesi, bilimin yüceltildiği göz kırpma gibi bir sürede bir ölçüde askıya alındı. Fakat bu dönem de insanı (abartarak söylersek) mağaradan şehire taşıdı. Şimdi kapitalizm ve pazarlamanın tetiklemesiyle aslımıza döndük. Acaba aklımızı kullanmayı başarabilecek miyiz, içine düştüğümüz sürdürülemez tüketim arsızlığını dizginleyebilecek miyiz?