LEGO çocukluğumun en kıymetli oyuncaklarından biriydi. 80’lerin başında en az Commodore 64 kadar fiyakalı bir oyuncaktı. Sadece iki setim vardı ama kendi başına yaptığım aktiviteler içinde ayrıcalıklıydı. Bir “eser” ortaya koyuyorsun, hem de üç boyutlu, sonra onunla oynamaya devam edebiliyorsun. Tabii sürekli bozup yapıyordum ama çok beğendiklerimin kılavuzunu çizerdim. Bak cep telefonu kamerasıyla çok daha kolay hallolurmuş. 😏
Şimdi çocuklarımın LEGO’larının sırf kılavuzları iki ayakkabı kutusuna sığmıyor. Oğlum o kadar düşkün değil de kızım daha küçük yaşlardan itibaren Friends serisinin koleksiyonunu yapmaya başladı. Ama hiç bizim zamanımızdaki gibi oynamıyor, model bir kere yapılıyor bir daha bozulmuyor. Her parçanın bir rolü var. Zaten biri bitince bir süre sonra yenisi alınıyor. Baktım birikmeye başladı, bozmak da istemiyor, sırf sergilemek için raflar yaptım odasına.
Buna yol açan sahip oldukları bolluk mu, yoksa LEGO’nun stratejisi mi? Tabii ki her setten istediğiniz figürü yapabilirsiniz ama sanki her durum için bir LEGO olduğunda (kuaför, DJ, plaj, pastane, vs vs) çocuğun aklından o esnekliği alıyor musunuz?
LEGO’nun “geri” dönüşüne ve stratejilerine saygım büyük ama bunu da düşünmeden edemedim: Çocuklar mı değişti, biz mi onları değiştiriyoruz? Sizce?
Bana bunları düşündüren fotoğrafın hikayesini de linkte okuyabilirsiniz https://womenyoushouldknow.net/little-girl-1981-lego-ad-grown-shes-got-something-say