“Yaşamak bir sanatsa, bu sanat en çok birbirimize kulak vererek gelişiyor.” diyen Fernando Savater’den alıntı yapmış Emre Baskan. Ben de Kurumsal İletişimciler Derneği’nin yaz etkinliğindeki bu fotoğrafımıza bir sanat dokunuşu yapmak istedim. ☺️
Yaşamayı sanat olarak gören kişiler topluluk olmanın önemini biliyorlar. Birlikte üretmenin, birbirinden beslenmenin yaratıcılığın kaynağı olduğunun farkındalar.
Geçenlerde bir “Greek Yogurt” paylaşımı vardı (bağlantıyı yoruma bırakıyorum), “Yoğurt bizimdi ama hikâyesini başkası yazdı.” diye bitiyordu. Ben bunun bir vizyon, sanat ve cesaret meselesi olduğunu söylemiştim ki, bir bey “Hırsızlık ile vizyonu ayırmamız lazım. Güzel hikaye anlatan biri size ait olanı sahiplenirse vizyonuyla hakediyor deyip geçemeyiz.” dedi.
Aslında tam da bu!
Good artists copy. Great artists steal. Picasso’nun sözüdür. Yani “İyi sanatçılar kopyalar. Büyük sanatçılar çalar”. Çalan çaldığının hakkını sahibinden daha iyi verirse, bunu da kendi kimliğiyle değerleriyle yorumlayarak yaparsa insanlar bunun çalıntı olduğunu düşünmezler. Ortaya kendisine mal ettiği özgün bir ürün çıkar. Yoğurdun tarihi bizim topraklarımıza uzanıyor olabilir. Ama Yunan yoğurdu bizimkinden farklı, daha kremamsı, bizimkindeki ekşimsilik yok, belki daha hafif. Onu tanıtmış ve kabul ettirmiş. Bizimkine yer yok mu? Tabii ki var, elimizi tutan yok.
İşte orada devreye hikaye anlatıcılığı giriyor. Hedef kitle için bir fayda sunmak gerekiyor, bunu da en cazip şekilde yapmak gerekiyor. Biraz sanat, biraz cesaret biraz da para yatırmak gerekiyor.
İletişim çok önemli. İnsanların ayrıştırıldığı, birbiriyle etkileşime, iletişime geçmesinin istenmediği zamanlarda savaşların da sonu gelmiyor. Ne tuhaf, bugünkü medeniyeti kurmamızı da iletişime borçluyuz, yıkmaya da iletişimsizlik sebep olacak gibi görünüyor.
Bizi yine güzel bir yaz akşamında bir araya getiren Kurumsal İletişimciler Derneği‘ne, Murat Göllü’ye, Alp Met’e, Altuğ Ünüvar’a, Eylem Tümer Marol’a çok teşekkür ederim.


