Brifini merak ettiğim işler’de brifi olmayabileceğini düşündüğüm bir iş var.
Tahminim şöyle: 2016’dan beri piyasada olan bir ürün. Antepfıstığı içeriği ile öne çıkıyor, müptelaları da var. Bir gün Dubai çikolatası diye bir furya başlıyor. “Yahu bizde de var antep fıstığı, insanlar bu kadar meraklıysa. Biraz reklam yatırımı yapalım ama ses getirecek biriyle yapalım” demiş olmalılar.
Reklam filminin künyesinde iki Altınkılıç soyadlı kişi, yani Altınmarka’nın sahipleri. Hatta biri reklamın son karesinde oynamış (bereli adam). Altınmarka’nın dünyanın 6. en büyük kakao, 2. en büyük endüstriyel çikolata üreticisi olduğu yazıyor sitelerinde.
CY 4 milyon dolar aldı diyorlar, gözlerime inanamadım. Ayrıca 10 reklam filmi deniyor. Bunun medya bütçesi ne olur? Her bir film “eskiyinceye dek” gösterilirse…
Şimdi patronun parası sana mı dert oldu diyecekseniz haklısınız, ben Türkiye’deki marka yönetimi anlayışına dertleniyorum.
Kabul ediyorum; sinyal etkisi denen bir şey var. Bir marka televizyon reklamı yapıyorsa demek başarılı bir marka, paraları var deriz. Cem Yılmaz’ı oynatıyorsa hele, breh breh. Tavus kuşunun gösterişli kuyruğu gibi. Tavus kuşu için büyük bir maliyettir, öyle bir kuyruğa sahip olmak, av olmayı kolaylaştırır ama buna rağmen hayatta kalıyorsa (marka batmıyorsa) bu pozitif bir algı yaratır, hedef kitlesinde.
Ama neden sorunu anlamadan çözüme atlıyoruz! Sorun ne, bilinmemek mi? İlk akla gelen çözüm; bilinen birinin sırtına binelim. Bilinen kim? Türkiye’nin en meşhur stand-up’çısı. Özgün tarzı ve taklitleriyle meşhur olmuş. Enerjisini ve haylazlığını biraz geride bırakmış, onlarca marka yüzü olmuş, bir film çekme ve tipleme sevdalısı Cem Yılmaz. Bir hikaye yazar ama odağında ürün değil, hep kendisi var.
Reklamın reklamı. Reklamda oynamak isteyen Cem Yılmaz’ın hikayesinin markaya katkısı ne? Filmleri herkes skeç gibi izlemek isteyecek diye düşünülüyor, gerçi ben ilk filmde gülümseyemedim bile.
İçgörü nerede? Marka (şirket) değerleri bunun neresinde?
10 sene sonra ne hatırlanacak? N’aber Gofrik! (lan’ın eksikliği de fena hissediliyor) ne anlama geliyor? Kategorisinde premium bir segment yaratan Gofrik’in ruhunu çok güzel yansıtmış, öyle bir beyanat vardı basında marka sahiplerinin, pardon ne ruhu?!
Öte yandan bu kategoride şıp diye yabancılarda bir Cadbury’nin Gorili aklıma geliyor veya Türkiye uyarlaması olarak “Tüylü bamya!” (açken sen sen değilsin) Olağanüstü, basitliğiyle, duygusuyla, mesajıyla zihinlere zımba!
Neden Türk markaları paraları boca edip kolaya kaçıyor? Pazarlamada risk almamanın en büyük risk olduğunu bilmiyorlar mı? Ya iletişim sanatında asıl etkiyi yapan “yaratıcılığın” parayla satın alınamayacağını?