Kurumsal İletişimciler Derneği’nin düzenlediği Sürdürülebilirlik Konferansı’nda da yarım günde çok fazla başlıkta doyurucu bir içerik vardı. Her biri bir gün boyunca tartışılabilecek konularda seri paneller yapıldı. Kulağıma çalınan ve sizin de duymanızı isteyeceğim detayları paylaşmak istedim.
Önce iyi bir haber; kalkınma alanında nitelikli eğitimin en öncelikli sorun olduğuna hemen herkes hemfikir. Bu konuda hep şirketlerin, STKların, kamunun işbirliği yapması gereğini konuşuyoruz. Yeni olan şey giderek bütün bu çabanın dağılmadan küçülmeden ortaklanmaya başlaması; çoklu STK’ların, hatta aynı sektörden farklı şirketlerin işbirliklerine dahil olması, rekaberlik denen olgu filizleniyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği diğer önemli başlık, kadınların toplumda güçlenmesinin kalkınmaya etkisi çok net. UN Women ve UN Global Compact, WEP (Women Empowerment Principles) adı verilen liderlik, eşitlik, güvenlik, eğitim-öğretim, topluluklar, pazara erişim ve şeffaflık alanında 7 başlıkta ilkeler belirlemiş ve yayınlamış. Ülkelerdeki şirketler bu taahhüde katılarak kendilerini uyumlu hale getirmeye çalışıyorlar. Türkiye’de özel sektörde 565 imzacı var (dünyada bizi ikinci sıraya taşıyor). Bu yıl ise UN Türkiye “Sözden Eyleme WEPs” inisiyatifiyle 10 şirket seçiyor (toplamda 30 milyar dolar ciro ve 142,000 çalışan) ve onlarla uygulamalarını nasıl daha ileriye götürebileceklerini çalışıyor, bire bir.
IC Vakfı; eğitim, sağlık, kültür-sanat ve spor alanında destekler sunan bir vakıf (keşke şu alanda da odaklanabilse kurumlar).
Açılan bunca üniversiteyi eleştiriyoruz ama İbrahim Çeçen’in memleketi Ağrı’da bir üniversite açmış (üçüncü model deniyormuş; kurup devlete devretmiş). Kurumsal İletişim ve Sosyal Etki Direktörü Aslı Ünlü, Ağrı’nın gelişmişlik seviyesi ile ilgili çarpıcı bilgiler paylaştı; kadınlarda en genç yaşta evlenme oranı ve annelik oranında Ağrı ilk sıradaymış. Bir de şu sözü nakletti “Ağrı’da doğulur, Erzurum’da ölünür” Yani koşullar o derece zayıf ki kritik vakalar Erzurum’a taşınırmış. O nedenle bir tıp fakültesi de açmışlar ve kök hücre laboratuvarı da dahil tüm altyapıyı karşılamışlar. Geçen yıl ilk mezunlarını vermiş ve yarısı kadın.
Bölümler sosyal ağırlıklı ve bölge ihtiyaçlarına uygun bir de gastronomi bölümü açılmış. Turizm sektöründe faaliyet gösterdikleri için her ay otellerden şefleri taşımışlar. İşte aslında demek istediğim odaklanma bu, kendi uzmanlığında sosyal etki yaratmak.
Birkaç cümle ile notlarım, isimlere de yer veremiyorum aflarına sığınarak.
“Yaşadığımız çevre krizi değil, liderlik ve demokrasi krizi. Çünkü sorunu ve nasıl çözüleceğini biliyoruz yapmıyoruz”.
“Aynı fırtınadayız ama aynı gemide değiliz (anonim)”.
“Her kurum (sürdürülebilirlik) kervanda olmalı, ama aynı şeyi söylemek zorunda değil”.
“Sürdürülebilirlik kelimesi mevcut haliyle tedavülden kalkacak, çok içi boşaltıldı.”
“Pandemi kamu sağlığı değil, anlam bulma kriziydi.”
“18. kalkınma hedefi “sorumlu iletişim” olmalı” (bütün washing’ler de buna dahil sanırım_MY)