Bugün EURO 2020 Türkiye-İtalya maçıyla başlıyor
Doğrusu yıllar içinde futbola ilgim giderek azaldı. Aslında hiçbir zaman çok yüksek olduğunu söyleyemem. 1974 Dünya Kupasında annem, babam ve ablam heyecanla maçları takip ederken ben onların dikkatini çalmaya çalışırmışım. “Büyüse de hep beraber keyifle izlesek maçları” derlermiş. 1978 kupasını da çok hatırlamıyorum ama kupanın tema müziğinin plağı vardı evimizde, onu yüzlerce kez dinlemişimdir. Tabii bu kadar aile ve mahalle baskısıyla futbolu sevmeye başladım. Çocukluğumda hediye gelen ayağının altında futbol topu olan sarı kırmızılı formalı futbolcu “Ali” sayesinde Galatasaraylı oldum. Yaşıtlarım gibi mahallede top oynarken (hele kupa zamanı) Rummenigge, Rossi, Schumaher oldum. Önceleri Galatasaray taraftarlığı (sempatizanlığı) yerini milli takım taraftarlığına bıraktı, şimdi takımdan iki kişi sayamam.
Ama Euro veya Dünya Kupası deyince bir heves geliyor, maçları olabildiğince izlemeye çalışıyorum. Şimdi şimdi anlıyorum ki, benim için futbol ailenin tamamının ilgisini çeken ve paylaştığı bir eğlence. Zaman geçtikçe onun çağrışımları daha da değerleniyor, ama sadece yazları, kupa zamanı.
Türk Milli Takımı’na bol paslar ve goller diliyorum. Sporda da eğitimde olduğu gibi bütün sistemsizliğimize ve verimsizliğimize rağmen takımımızı bu turnuvalarda görmek de güzel birşey aslında.
Fotograf: Kiev’de yaşadığım 2012 yılından.
[…] Futboldan anlamadığımı hep söylüyorum, spor tartışma programlarının reality show’a dönüşmediği zamanlarda özellikle NTV’dekileri izleyip anlamaya çalışmama rağmen. Anlamaya çalışıyor(d)um, çünkü aklını, ahlakını beğendiğim arkadaşlarımın da dahil olduğu sohbetlere “Fransız” kalıyordum. Ama bunda başarılı olamadım, peşini de bıraktım, halimden gayet memnunum (Dünya ve Avrupa kupası hariç). […]