Geçtiğimiz hafta Camilla Norgaard Jensen’i ağırlamıştım. Daha önce Yeşim Kunter ile yaptığımız oyun hakkındaki bölümü hatırlayacaksınız. Oyunun rolü üzerinde konuşmuştuk, Camilla’yı da Yeşim Hanım vasıtasıyla bir webinar’da tanımıştım. Kendisi Danimarka’daki Aalborg Universitesi Endüstriyel Tasarım Mühendisliği mezunu, orada LEGO Group ve MIT Media Lab işbirliğinde gelecek nesil interaktif robotik oyun senaryoları üzerine çalışmış. Sonrasında bazı ödüller de kazanan girişimci ve tasarımcılara danışmanlık yapmış. 2007’de Arizona’ya taşınmış ve Arizona State University’de hybrid (fiziksel ve dijital) öğrenme ve oyun deneyimi üzerine çalışmalarına devam etmiş.
Doktorası ise yaratıcılık, inovasyon ve girişimcilik yoluyla değer yaratmak üzerine, yani podcastimiz için mükemmel bir konuk.
Camila’nın tezinde de ele aldığı çok önemli bir konu var tacit knowledge’un explicit knowledge’a taşınması, dönüşmesiAslında bütün yaratılan değerin tacit knowledge dediğimiz örtük bilgilden kaynaklandığını söylüyor. Bu yazıya dökülemeyen bilgi birikimi, biraz önsezi, hissiyatımıza karşılık geliyor. Bizi biz yapan ve yaratıcılıkta kullandığımız da tam bu tür bir birikim. Aynı zamanda yıllar içinde oturtulan, bir işi yapma usulü. Örneğin bisiklete binmek bu tür bir bilgi. Ama bunu birine anlatarak aktarmanız çok güç. Çıraklık tam böyle bir öğrenme. Aslında iş hayatında özellikle kurumsal hayatta çok az kullanılan bir öğrenme biçimi. Örneğin ellerimizi kullanmak modeller yapmak gibi. Bu konuda düşünme aktivitesinin kalitesini iyileştiren okuduğum bir araştırmadan bahsediyorum, Camilla daha iyi detay veriyor. ince motor becerilerini kullanmanın beynin sağ ve sol yarımküreleri arasında sinapslar oluşmasına yardımcı olduğunu ve bunun da daha etraflıca düşünmenizi sağladığının keşfedildiğini anlatıyor.Ancak söz ettiğimiz gibi örtük bilginin olduğu haliyle paylaşılması zor onu açık bilgiye (explicit knowledge) haline getirmek lazım. Burada çok güzel bir örnek veriyor. Örneğin annemin elmalı turtasının tadını çok iyi bilirim. hamurunun gevrekliğini, ekşi tatlı tadını aklıma getirebilirim ve tabii beraberindeki bütün güzel duyguları. Bunların hepsi örtük bilgi. Bunun açık hali tarifi olabilir, kaç fincan şeker, un, yağ vs. Ama bütün bunlara sahip olan kişinin aynı turtayı yapabileceğinin garantisi yok, o malzemeleri karıştırırken hamurun kıvamı mesela onu ancak yapan bilir. Orada da bazı benzetmeler yaparız hatta ben de kulak memesi kıvamını söylüyorum, ingilizcesini hiç kullanmamıştım, earlobe’muş, Camilla tamamlıyor.
Değer yaratma hayat döngüsü adını verdiği değer yaratma süreci yaratıcılıktan başlıyor yani örtük bilgi alanı, daha sorunu tespit ederken kendinize sorarak başlıyorsunuz, çözmek istediğiniz konu hakkındaki hissiyatınız ne, kimler etkileniyordur, sorunu tanımlamak arayışınıza yön verecek önemli bir aşamadır. Bu aynı zamanda ekip içinde güveni oluşturan aşamadır. İnsanlar deneyimlerinden, fikirlerinden bahsettikçe bu başkalarına da ilham verir, ortak noktalar keşfedilir, bu şekilde sosyalleşmek bizi birbirimize yakınlaştırır. Bu sadece ilk akla gelen, makul kimsenin sizi eleştirmeyeceği fikirleri değil, ilk bakışta saçma gibi görünebilecek fikirleri dile getirmemizi kolaylaştırması açısından önemli. Çünkü iyi çözümler genellikle o saçma gibi görünenlerin ileriye götürülmesinden çıkar.
Bu yaratıcılık aşamasından sonra inovasyon aşamasına geçiyoruz. Ancak resimde de görüldüğü gibi burada değeri arttırarak ilerliyoruz. Burada artık yönümüz belli ama başında hala çözümün ne olacağından emin değiliz. Süreçte giderek daha açık bir hale gelmesi gerekiyor, fikrin belli aşamalarına patent almak için mesela. Pretotype, Prototype ve Protoproduct olarak üç aşamalı bir süreçten bahsedebiliriz. Örneğin bir IoT ürünü tasarlıyorsunuz, en önemli fonksiyonları bulmak için bir kart sıralama çalışması yapabilirsiniz, bu Pretotype’a örnek olabilir. Bir sonraki adımda biraz daha öğrendiğiniz bu özelliklerin çalışan bir hali, prototype. En sonda ise artık müşteriye bir değer sunan belki ödemeli bir pilot çalışma için protoproduct. Bir çok IT ürünü aslında protoproduct diyebiliriz, Zoom örneğin epey işimizi görüyor ama sürekli iyileştirmeye açık yani ihtiyaç var.
Fayda, değer sunan bir ürün veya servis varsa elinizde inovasyon aşamasından nemalanma aşamasına (exploitation) geçebiliriz. Burada artık tamamen ölçekleyebileceğimiz, üretebileceğimiz açık hale gelmiş bir bilgi var.
Camilla’ya firmalar bu süreçte bir noktada takıldıkları zaman geliyorlar. Bu inovasyon işi istedikleri hızda ve yönde girmediği zaman, bir yerde takıldıklarında olabileceği gibi bilginin gerektiği şekilde aktarılamaması gibi bir inovasyon kültürü eksikliğinden de olabiliyor diyor. Öncelilkle takılmışlar mı, yoksa bir işi yapmaya isteksizler mi diye bakıyorum, bu da ne tür bir müdahalede bulunmam gerektiğine karar vermeme yardımcı oluyor. Eğer keşif aşamasında ise biraz daha oyun oynanan (playful ifadesini kullanıyor) bir yaklaşım uygun olabilir, son aşamada ise yani hedefler belli, ve oraya nasıl gidileceği konusunda çalışanlar motive edilmeli ise daha oyunlaştırıcı (gameful ifadesini kullanıyor) bir yaklaşım uygun olabilir.
Camilla aynı zamanda bir Lego Serious Play uygulayıcısı. Kendisini tanıdığımı söyledim katılıdığım webinar da Lego Serious Play üzerineydi. LSP bir playful method ve keşif aşamasında metaforlarla düşündürtme görevi görüyor.
LSP’yi bir firmada mental health için uyguladığını okuduğumu söyledim. Bir sürtünme kaynak firması. Böyle ağır sanayide bir şirkette bile mesele çalışanları makine olarak görmemek ve insan olarak kabul etmek ve onların akıl sağlığıyla da ilgilendiklerini göstermek. Yöneticiler bu sayede çalışanların daha az hata yaparak hem olası kazaların hem maddi kayıpların önüne geçebileceklerini düşünmüşler. Ayrıca çalışanlar arası ilişkileri geliştirip iş birliğine daha açık olmalarını ve sorunlar büyümeden kolektif bir şekilde çözüm sağlamalarına imkan yaratmayı düşünmüşler. LSP’yi fasilitatörün yönergesine uygun şekilde ortaya koyduğunuz üç boyutlu bir zihin haritası gibi düşünün. Bu çalıştayda size işinizde enerji veren ne ve enerjinizi akıtıp bitiren ne diye sorduk. Normalde insanların bunu konuşması zor olabilir ama metaforlarla çok güzel bir paylaşım yaşanmış ve insanların birbirinin görüşü veya metaforuyla samimi şekilde ilgilendiklerini görmüşler, hey o tepesindeki pervane ne anlama geliyor gibi.
Ben de kendi deneyimimden bahsediyorum. Hakikaten size bir torba içinde 15-20 parça LEGO veriyorlar kendiniz bile seçmiyorsunuz ama o anlamsız görünen parçalardan öyle bir hikaye çıkarıyorsunuz ki, hakikaten sizin düşünmenize yardımcı oluyor. Öte yandan ona bakan kimse sizi dinlemezse bir şey ifade etmeyebiliyor ama sonuçta LEGO parçaları örtük bilgiyi paylaşmak için bir araç görevi görüyor.Bu tekniği doktora tezinde de kullanmış, 11 farklı disiplinden insanı nano teknoloji konuşmak için davet etmiş, sürdürülebilirlik mühendisleri, malzeme mühendisleri ama aynı zamanda felsefe, iletişim, biyo tasarım ve tasarım bölümlerinden insanlar. Lego’lar çok işe yaramışlar, çünkü herkes kendi jargonunu bir kenara bırakmak durumunda kalıp ortak bir lisan olan lego’yu metaforları kullanmışlar. Özellikle karmaşık problemler sosyal olabilir işle ilgili olabilir, sadece bir disiplinin düşünce sistemiyle ve araçlarıyla çözülemiyor. Bu işte hep bahsettiğim değer yaratmanın önünde engel olarak görülen siloları yıkan bir teknik. Tabii her figürün yapan için bir anlamı var, nasıl göründüğü değil ne anlattığı önemli. Dahası kahve falı gibi kalıplar yok, yol şu demek kuş bu demek gibi, onun şakasını yapıyoruz.
Yine sürekli dinleyiciler bilecektir bir yıl kadar önce Coonoor Behal ile kaydettiğimiz bölümde improv’dan bahsetmiştik, hatta benim yaratıcı drama ile tanışmama vesile olan da Coonoor’dur. Applied Improv’u (ya da uygulamalı doğaçlamayı) içinde komedi unsuru bulunan yaratıcı drama olarak özetleyebiliriz, bir parça tiyatro sporuna da benziyor anladığım kadarıyla. Camilla uygulamayı doğaçlamıyı da Lego Serious Play’de olduğu gibi oyun oynamak için değil bir amaç için oynuyoruz diyor. Doğru kültürü oluşturmak için belli prensipler ışığında bu tekniği kullanıyorlar. Buradaki prensiplerin başında karşındakini olumlu göstermek, önerisini kabul etmek geliyor. Örneğin bir doğaçlamada kıpırdama diyip elinizi silah gibi tuttuğunuzda, karşıdaki ne silahı o senin parmakların derse canlandırma başlamadan biter. Gerçek hayatta da insanlar bize fikirleriyle geliyorlar ve aynısını yapıyoruz. Doğaçlama şirketlerde hızlı reaksiyon verebilmenin, başkalarının fikirlerini özümsemek ve üzerine koymanın pratiğini yapmak için kullanılabilir. Bu aslında hayatın provasını yapmak için bir fırsat.Camilla’yı improvla tanıştıran da tez danışmanı Thomas Seager olmuş. O da mühendislik öğrencilerinin çekingenliğinden, topluluk önünde konuşma yapma sıkıntısından muzdaripmiş. Bir araştırmacıysan çalışmanı paylaşamamak büyük problem. O yüzden tiyatro okulundan bir hocayla bir ders koymuşlar. Kendisi de bir STEM eğitimi ve araştırmalarında tiyatrodan faydalanmak için düzenlenen bir konferansta Dr.Lego lakabını almış. Yaptıkları bir egzersizde hayat hikayelerini paylaşırken bir süper kahraman veya kötü adam bulmaları gerekmiş oradan da Dr.Lego karakteri çıkmış.Camilla improv’u Lego Serious Play oturumlarında da kullandığını söylüyor. Bir uygulamasını örnek veriyor; katılımcılara herhangi 5 LEGO parçasını almalarını ve gelişigüzel bir araya getirmelerini söylüyormuş. Sonra onlara ellerindekinin nasıl bir süper bilgisayar olduğunu anlatmalarını, köpeklerin bu figür hakkında ne düşündüğünü tahmin etmeleri gibi zorluklar veriyormuş. Sonuçta aynı figüre bir sürü anlam yükleyebiliyorsunuz bu gibi egzersizler sizin bilişsel esnekliğinizi ve yaratıcılığınızı arttırıyor.
Daha sonra Bayer örneğinden kurumsal inovasyon süreçlerinden bahsetmesini istiyorum, lean start up modelini uyguladıklarını anlatıyor. Aslında bütün inovasyonlar varsayımlar üzerine dayanıyor. İlk olarak burada bir bilim insanı gibi davranıp ürettiğimiz hipotezi test ediyoruz, prototipimizi insanlara gösterip gerçekten bir sorunlarını çözüp çözmediğine bakıyoruz. Aksi halde kendisinin de söylediği “teknoloji itmesi” çözümlere kapılıyoruz, aa herkes buna bayılacak diye ürün çıkarıyoruz. Hep benim de dile getirdiğim problemsiz çözümler başarısız olmaya mahkum. İkinci olarak ise bu sorunu çözme kabiliyetimiz var mı, bu daha önce konuştuğumuz inovasyon adımı. En sonda da bunu gerçekten yapmalı mıyız, stratejimizle ve değerlerimizle uyumlu mu, sorusunu sormamız gerekiyor.
Danışmanlıkta sunduğu değeri soruyorum, inovasyonun nasıl çalıştığına dair bilgi, varsayımları gerçek geçerli bilgilere çevirmek, bunları hayata geçirmek için yetenekler ve doğru bir tutum bir inovasyon kültürü yaratmak için gerekli olduğunu söylüyor. Kendi rolü ise bütün bu adımları izleyen örneğin 12 haftalık bir program oluşturmak ve bunun yaklaşık ortasında bir boot camp düzenlemek. Orada da hedefimiz doğru fikri bulduğumuzdan emin olmak ve onun doğru bir şekilde hayata geçmesi için iyi bir plan yaptığımızdan emin olmak. Neticede fikir bulmak inovasyon sürecinin belki de en kolay adımı, önemli olan onu doğru şekilde hayata geçirmek.
Wheel of Knowledge Bilgi Çarkı adlı çalışması ise Bayer işini almasına yaradığını söylüyor, bir üst düzey yetkilisine anlattığında, adam sürdürülebilir inovasyon için gerekli adımların bunlar olduğunu fark etmiş. WoK daha önce anlattığı değer yaratma hayat döngüsünün üzerine oturuyor. Sosyalleşme döngüsü yaratıcılık kısmı için önemli. Döngüdeki dışsallaştırma prototipleme, inovasyon için önemli, içselleştirme ise kullanıcının ürünü veya hizmeti özümsemesiyle geri bildirim vermesine işaret ediyor. Bu döngüde inovasyon çözümü netleşinceye kadar kalıyorsunuz, sonra sizdeki açık bilgiyle kullanıcıdan gelen açık bilgi harmanlanıyor ve bir girişime dönüşüyor.
Camilla değer yaratma formülünü baştaki örneğe dönerek veriyor, bütün yaratılan değerin örtük bilgi üzerine inşa edildiğinden söz etmiştik, bunu açık bilgiye çevirmek için Bilgi Çarkına girmek gerektiğini söylüyor, az önce anlattığım döngü. Zira eski usül eldeki teknolojiyi ittirmek sonuç getirmiyor. Ayrıca çözülecek problemler üzerinden gitmek nasıl değer katabiliriz diye bakmak çok daha motive edici, bana gelen şirketler de çalışanlarımızın bağlılığı düşük diye yakınıyorlar diyor. Yöneticilerin bir türlü anlamadığı şey ise insanların anlam arayan yaratıklar oluşu. Dolayısyla gelin şu problemi çözelim dediğinizde ve bütün bu konuştuğumuz tekniklerden yararlandığınızda çok daha fazla mesafe katediyorsunuz. Yani işin sırrı doğru şeyi, doğru yöntemle yapmak diyor.
Bu bölümde bir inovasyon uzmanı ve süreç kolaylaştırıcısı Camilla Nørgaard Jensen ile geçtiğimiz hafta yayınladığım söyleşinin bir özetini paylaşıyorum.
Camilla’nın doktorası yaratıcılık, inovasyon ve girişimcilik yoluyla değer yaratma üzerine, dolayısıyla bu podcast için ideal bir konuk diyebiliriz.
Kendisi, aslında değer yaratmakta kullandığımız bütün bilginin örtük bilgi (tacit knowledge) olduğunu söylüyor. Ortaya koyduğu değer yaratma hayat döngüsü sorunu keşfetmeye başladığımız ve oyunsal tekniklerle ekip içinde güven yaratıp deneyim paylaşımlarıyla örtük bilginin inşa edildiği yaratıcılık safhasıyla başlıyor. Sonra amaçlı denemelerle fikirlerin “pratiğe döküldüğü” inovasyon aşamasına geçiyoruz. Son aşamada ise değer yaratma arayışlarında oyunlaştırma teknikleriyle motive ettiğimiz ekibimiz ürün ve hizmetleri ortaya koyuyorlar.
LEGO Serious Play ve yaratıcı drama Camilla’nın bu süreçte etkin olarak kullandığı araçlardan ikisi. Bu podcastin dayandığı/savunduğu hemen her konuya temas eden bu bölümden keyif aldım ve herkese de dinlemesini tavsiye ediyorum.
Camilla’nın Linkedin Sayfası
https://www.linkedin.com/in/camilla-n%C3%B8rgaard-jensen-phd/
Blue Trampoline Web sitesi
https://bluetrampoline.com/en/
Serious Work Web sitesi
https://www.serious.global/
ProMeet & Serious Work Youtube Video Kanalı
https://www.youtube.com/channel/UCg_KZQOg9JzHeEo5o75Zh7A/featured/
[…] araçlardan ikisi. Bu podcastin dayandığı/savunduğu hemen her konuya temas eden bu bölümden keyif aldım ve herkese de dinlemesini tavsiye […]