Covid-19’un gündemimize girdiği günlerde Metin Münir’in güzel bir yazısı yayınlamıştı T24’te. Sizin için de ufuk açıcı olabilir. Yazıdan alıntılıyorum
“Bir hesaplamaya göre Milat’tan 10 bin yıl önce dünyada dört milyon insan vardı. Bu toplam nüfus beş bin yıl sonra, MÖ 5 binde, sadece bir milyon artıp beş milyona yükseldi. İnsanın avlanma ve toplama ile yaşamayı bırakıp yerleşik hayata ve ziraata geçişinin meydana geldiği bu dönemde, bir nüfus patlaması olması beklenirdi ama olmadı. Bunun tersine, bu tenha yılları izleyen beş bin yıl içinde nüfus yirmi misli artarak 100 milyona ulaştı. Artışın neredeyse statik olduğu o beş bin yılın, insanın var olduğundan beri yaşadığı en ölüm dolu yıl olduğu sanılıyor. Yerleşik düzene sadece insan geçmedi. Ehlileştirdiği hayvanlar da insanlarla dip dibe yaşamaya başladılar. Ve bu ikisinin meydana getirdiği kalabalık; virüslerin, bakterilerin ve diğer hastalık taşıyan mikroorganizmalarının orada koloni kurması için ideal bir ortam yarattı… Nüfusları tekrar ve tekrar yok eden, bugün arkeologların ilgiyle incelediği Neolitik yerleşim yerlerini terk ettiren salgınlar o çağlarda baş gösterdi. Daha sonra nüfusun patlamalarla artmasının nedeni insanın zaman içinde birçok salgın hastalığa karşı bağışıklık kazanmasıdır. Koronavirüs’ün bize anlattığı gerçek, burun buruna yaşadığımız veya avlayarak yediğimiz yabani hayvanlarda yuvalanan virüslerin hâlâ insan cinsinin kökünü kazıyacak güçte varlığını sürdürdüğüdür.”
Bilim insanları yüzyılın sonunda nüfus artışının sıfıra yaklaşacağını yani 11 milyar seviyesinde plato yapacağını tahmin ediyorlar. Ben ilkokuldayken 4 milyar diye öğrenmiştik. Neredeyse bir insan ömründe 2-3 katına çıkacak bu akıl almaz bir değişim. Bu yazıyı başımıza gelenlerin planlı ve insan eliyle olmadığına inandığımı söylemek için paylaştım. O derece bilmiyoruz ki içimizde olup biteni (80 trilyon bakteriyle yaşıyoruz), dışımızda (gezegenimizdeki, evrendeki) dengeyi. Başımıza gelecekleri tahmin edebileceğimiz bir birikimimiz gerçekten yok. Sadece olanı anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Şimdi yapabileceğimizin en iyisi mümkün olduğu kadar 5 bin sene öncenin esaslarıyla yaşayalım, çünkü 300 bin yıllık donanımımız ve altyapımız orada takılı kaldı. Sahip olduğumuz bütün teknolojiyi elimizin tersiyle itelim demiyorum. Birbirimize küçük gruplar halinde destek olalım, yardımlaşalım, doyacak kadar yiyelim, örtünmek için giyinelim, kendimizi gerekmedikçe yollara vurmayalım, yazmayla, çizmeyle, söylemeyle, anlatmayla (sanatla diyelim) daha haşır neşir olalım. Zaten artık bizi yemek için kovalayan bir canlı kalmadı (türümüzden başka), her türlü imkanımız da var, yeter ki kendimizi ve dünyayı tüketmeyi abartmayalım.