Sinema kulübümüzün 24üncü buluşmasında, 2015 yılı yapımı “Spotlight” adlı filmi konuştuk. Tom McCarthy’nin yönettiği film, Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams ve Liev Schreiber gibi güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip.
Film, Boston Globe gazetesinin araştırmacı gazetecilik ekibi Spotlight’ın, Katolik Kilisesi’nde yıllarca örtbas edilen çocuk istismarı skandalını ortaya çıkaran gerçek hikayesini anlatıyor. Bu çalışma, gazeteye 2003 yılında Pulitzer Ödülü kazandırmış. Film ise Akademi Ödülleri’nde En İyi Film ve En İyi Orijinal Senaryo dahil altı dalda aday olmuş, iki Oscar kazanmış.
Bu filmi, Jonathan Haidt’in “Doğru Akıl” kitabını okurken izlemeyi seçmiştik; çünkü film, kitabın ele aldığı ahlaki değerlendirmelerdeki farklılıkları ve otorite ile kutsalın korunması adına sessiz kalmanın psikolojisini somut bir örnekle gözler önüne seriyor.
Birçok arkadaşımız filmi rahatsız edici bulduğunu ama son derece önemli bir konuyu ele alışını beğendiklerini söylediler. Bu tür gerçek hikayelerin sinemaya aktarılması toplumda daha kalıcı etkiler bırakabiliyor. Bana da Erin Brokovich’i hatırlattı bir anlamda.
Filmde Katolik Kilisesi’nde meydana gelen çocuk istismarı ele alınıyor ama her türlü otorite ve kutsal kabul edilen yapılarda istismarın farklı türleri ile karşılaşmanın mümkün olduğunu biliyoruz.
Otoriteyi ve kutsalı koruma adına suçların nasıl örtbas edildiği, sessiz kalanların rolü, ve sistemin nasıl işbirliği içinde çalıştığı üzerine konuştuk. Özellikle gazeteciliğin önemi ve sorumluluğu üzerinde durduk. Filmin gösterdiği sabırlı, titiz araştırmacı gazetecilik yaklaşımı ve sistemli arşiv çalışmasını takdir ettik.
Toplantıda ayrıca uzun yıllar sivil toplum alanında ve en son çocuk güvenliği uzmanı olarak çalışan arkadaşımız Selim Uysal bu alandaki tecrübelerinden edindiği izlenimleri ve tespitlerini paylaştı. Onları da dikkatinize sunmak istediğim için podcastin son kısmında yer verdim.

