Gençliğe emanet

Atatürk’ün evlat edindiği Ülkü, daha bir yaşındayken öksüz ve yetim kalan annesi Zübeyde Hanım’ın himayesine aldığı Selanikli Vasfiye’nin kızıymış.
Vamık Volkan ve Norman Itzkowitz’in “Atatürk’ün Psikanalitik Biyografisi” adlı kitaptan aktarıyorum (sf.334):

“Küçük kızı ilk kez iki aylıkken gördü ve ondan çok hoşlandı. Ülkü 1,5 yaşındayken bir İstanbul gezisi sırasında Mustafa Kemal onun kendisine getirilmesini istedi ve o günden sonra Ülkü’yü bir çok yere beraberinde götürmeye başladı. Bu sırada Atatürk ömrünün son yıllarını yaşıyordu. Sağlığı kötüleşmeye başlayınca Ülkü’nün refakatini kendi etrafındaki Türk büyüklerininkine ve kendini ziyarete gelen yabancı liderlerinkine tercih etti. Bunu konuda “Çocukları çok severiz. Çünkü çocuklar bizim devamımızdır. Her çocukta biz, ebediyete doğru uzanıp gitme isteğini buluruz” demişti.

Burada gelecek bölümde yazacağımız, “Ey Türk gençliği” sözleriyle başlayan güçlü hitabesinde Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etme görevini Türk gençliğine verdiğini anlamamız gerekiyor. İzmir’deki suikast planının ortaya çıkmasının ardından, kendisi öldükten ve naçiz vücudu gömüldükten sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin yani çocuğunun ilelebet yaşamaya devam edeceğini söyledigini de biliyoruz.”

Bu kitap hakkında bazı eleştiriler var, niyetinin başka olduğu, Atatürk’ü kötü göstermek amacı taşıdığı gibi. Ben kitabın tamamını okuyamadım ama bir çok bölümünü okudum. Benim gördüğüm Atatürk’ün bir insan olarak psikatrist doktorlar tarafından anlatımı. Tabii ki psikanalizi kendisiyle görüşüp yapmamışlar, onu tanıyanlardan ve resmi belgelerden edindikleri bilgiler, izlenimler üzerinden yaptıkları analizleri aktarıyorlar. Şüphesiz yanıldıkları yerler olabilir ama ben bir art niyet sezmedim.

Atatürk bir deha ama bütün insanlar gibi sezgileri ve duyguları ile hareket ediyor. Hayatını ülkesi ve ülküleri için feda etmiş bir insan. Onun çocukluğundan itibaren yaşadıklarının, annesi ve çevresi ile ilişkilerinin, çektiği çilelerin, savaşlarda gördüklerinin onu şekillendirmiş olmaması mümkün değil.
Annesi Zübeyde Hanım’ın 1.5 yaşında sahip çıktığı Vasfiye’nin kızını 1.5 yaşında sahiplenmesi tesadüf mü?

Özlem Gürses’in bir videosuna denk geldim bu sabah, iki yıl öncesine aitmiş. “Bizim kuşak (aynı kuşaktanız-MY) başarısız oldu” diyor, Cumhuriyet’i Atatürk’ün işaret ettiği seviyeye ulaştırmakta. Bu duyguyu yürekten paylaşıyorum. Ama devamına katılmıyorum, bir lider yetiştiremedik diyor, bence bu sorumluluğu bir kişiye atmak olur. Hepimiz lider olmalı, birlik olmalıydık, değerlerimizin çiğnenmesine izin vermemeliydik, toplumun bir kesimini aşağılamamalı, aşağılanmasına seyirci kalmamalıydık…

Geldik yine Atam’ın sözlerine, gelecek gençlikte! Bari onları en iyi şekilde hazırlamakta başarısız olmayalım!

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın