der ya Kitap Kulübü ile Affedersiniz İçedönük (Konuk: Gözde Attila)

Kitap Kulübü’müzde yeni bir uygulamamız var. Seçimle belirleyerek okuduğumuz ve her ayın son Çarşambası konuştuğumuz kitapların yanı sıra (ayda tek kitapla yetinmeyen üyelerle) yeni yayınlanan bir kitabı seçip, okuyup, yazarını kulübümüzde ağırlıyoruz.

Şubat ayında #yazarlabuluşma serimizde konuğumuz Gözde Attila ve kitabı “Affedersiniz İçedönük” idi. Diyebilirim ki buluşmamızı rahatlıkla “İçedönükler Kongresi” olarak adlandırabilirdik. Bilmiyorum kitap severlerde bir meyil var mı içedönüklüğe.

İçedönüklük şüphesiz bir sorun veya davranış bozukluğu değil. Hele dünya nüfusunun yarısının içedönük olduğu tespit edilmişken. Yine de bu onların toplum tarafından dürtülmelerine veya kendilerini “kusurlu” hissettirilmelerine engel olmuyor. Ben ise kitabı okuduktan sonra içedönüklükte bir hikmet olduğuna ikna olmuş gibiydim. Hatta ben de kendimi yokladım acaba ben bir içedönük müyüm diye. Hani insanın değilse de olası geliyor kitabı okudukça. Aslında ben ilgi çekmeyi seviyorum, yani ortaya koyduğum üretimlerimle, yaptığım bir konuşmayla ilgi çekmeyi, sahnede olmayı seviyorum. Ama kontrolüm dışında mesela doğum günümde ilginin üstümde olmasından biraz sıkılıyorum, bir an önce geçsin istiyorum. Tabii bu hep böyle değildi, otuzlarımdan sonra geldi galiba bu his. Yine de bu beni içedönük yapmaz sanırım, gün içinde kalabalıklardan uzaklaşıp kendimle kalmak gibi bir hayalim yok.

Sohbetimizde gerek Gözde Hanım’ın gerekse üyelerimizin kendilerini tanıma hikayelerini ve içedönüklüğü nasıl bir yaşam kılavuzuna dönüştürdüklerini dinlemek çok keyifliydi. Bir buçuk saati bulan söyleşiyi zorlukla 45 dakika civarına çekebildim.

Bu bölümün diğer bir güzelliği ise Gözde Hanım’ın ilk defa burada paylaştığı haberler oldu; ikinci kitabı, kitaptaki köprü şiirinin bestelenmesi ve kitabın sesli versiyonunun yakında Storytel’e geleceği gibi haberleri ilk defa bizimle paylaştığını ifade etti Gözde Hanım.

Şimdi bu güzel söyleşiyle sizi baş başa bırakıyorum.

Not: Başlangıçta yaptığım ismini annesinin mi koyduğu tespitimi nasıl yaptığımı ancak kitabı okuyanlar anlayacaklar.

Dinlemeye başlayın

Kitap Kulübü’müzde yeni bir uygulamamız var. Seçimle belirleyerek okuduğumuz ve her ayın son Çarşambası konuştuğumuz kitapların yanı sıra (ayda tek kitapla yetinmeyen üyelerle) yeni yayınlanan bir kitabı seçip, okuyup, yazarını kulübümüzde ağırlıyoruz.

Şubat ayında #yazarlabuluşma serimizde konuğumuz Gözde Attila ve kitabı “Affedersiniz İçedönük” idi. Diyebilirim ki buluşmamızı rahatlıkla “İçedönükler Kongresi” olarak adlandırabilirdik. Bilmiyorum kitap severlerde bir meyil var mı içedönüklüğe.

İçedönüklük şüphesiz bir sorun veya davranış bozukluğu değil. Hele dünya nüfusunun yarısının içedönük olduğu tespit edilmişken. Yine de bu onların toplum tarafından dürtülmelerine veya kendilerini “kusurlu” hissettirilmelerine engel olmuyor. Ben ise kitabı okuduktan sonra içedönüklükte bir hikmet olduğuna ikna olmuş gibiydim. Hatta ben de kendimi yokladım acaba ben bir içedönük müyüm diye. Hani insanın değilse de olası geliyor kitabı okudukça. Aslında ben ilgi çekmeyi seviyorum, yani ortaya koyduğum üretimlerimle, yaptığım bir konuşmayla ilgi çekmeyi, sahnede olmayı seviyorum. Ama kontrolüm dışında mesela doğum günümde ilginin üstümde olmasından biraz sıkılıyorum, bir an önce geçsin istiyorum. Tabii bu hep böyle değildi, otuzlarımdan sonra geldi galiba bu his. Yine de bu beni içedönük yapmaz sanırım, gün içinde kalabalıklardan uzaklaşıp kendimle kalmak gibi bir hayalim yok.

Sohbetimizde gerek Gözde Hanım’ın gerekse üyelerimizin kendilerini tanıma hikayelerini ve içedönüklüğü nasıl bir yaşam kılavuzuna dönüştürdüklerini dinlemek çok keyifliydi. Bir buçuk saati bulan söyleşiyi zorlukla 45 dakika civarına çekebildim.

Bu bölümün diğer bir güzelliği ise Gözde Hanım’ın ilk defa burada paylaştığı haberler oldu; ikinci kitabı, kitaptaki köprü şiirinin bestelenmesi ve kitabın sesli versiyonunun yakında Storytel’e geleceği gibi haberleri ilk defa bizimle paylaştığını ifade etti Gözde Hanım.

Şimdi bu güzel söyleşiyle sizi baş başa bırakıyorum.

Not: Başlangıçta yaptığım ismini annesinin mi koyduğu tespitimi nasıl yaptığımı ancak kitabı okuyanlar anlayacaklar.

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın