Tepemizi attırmayın!

Hey Allah’ım doymuyoruz! Dünyanın en zengin ülkelerinden biri bile doymuyor.

İsviçreli yetkili makamlar, Toblerone üretimini Slovenya’ya kaydırıyor diye, artık Matterhorn zirvesini logonuzda kullanmazsınız diye protesto çekmiş. Şimdi marka yeni bir logo çalışıyormuş. Haberi Marketing Week’te Mark Ritson’ın makalesinde okudum. Üstad İsviçre makamlarını yerden yere vurmuş, markaya hiçbir şeycik olmaz, aslanlar gibi daha da kuvvetli yoluna devam eder demiş. İki gerekçeye dayandırıyor. Her markanın görünümünü “usturuplu bir şekilde” tazelemeye ihtiyacı vardır, hatta grafikerler şu an Matterhorn’dan daha “İsviçreli” bir zirve görseli üzerinde çalışıyorlardır bile demiş. İkinci olarak ise artık sistemin geldiği bu seviyede kimse bir ürünü tek bir yerde üretmiyor, İskoç viskisinin bir kısmı hariç İskoçya’da değil, Volvo arabaların bir kısmı hariç İsveç’te değil başka ülkelerde üretiliyor ve bu müşterinin umurunda değil.
Aynı yazıda 2011 yılında Obama’nın Beyaz Saray’da verdiği davette Steve Jobs’a Apple üretimini (işleri) Amerika’ya geri getirmek için neye ihtiyacı olduğunu sorduğunu hatırlatıyor. Jobs “o işler bir daha Amerika’ya dönmeyecek” diye yanıtlamış. Ucuzluğunu geçtim, kimse Çin’den daha kaliteli ve hızlı iş çıkaramaz demiş ve o ölçekte bir kalifikasyonun başka hiçbir yerde bulunamayacağını söylemiş.

Öncelikle Ritson’a katılıyorum. Daha büyük kapasite ihtiyacı için yatırımını başka ülkede yapmayı seçen Mondelez bundan zarar görmez. Markanın sahip olduğu önerme “Uludağ kaynağından gelen su” gibi menşeine bağlı bir ifade değil. (Aklınıza gelen marka Milka olmalı, Alp dağlarındaki ineklerin sütünden imal edildiğini söyleyen, ya da tersine Karadeniz çayı deyip pakete Güney Asya’dan getirdiğiniz çayı doldurmaktan bahsetmiyorum tabii).

Bence markanın bir İsviçre markası olması gerçeğini de değiştiremezler, marka değeri budur. İsviçreli saat ustalarının elle ürettikleri saatler gibi bir markanız varsa da, her zaman daha pahalı olacaktır, zaten onun da üretim miktarını artırmaya ve başka ülkeye taşımaya gerek yok, o neredeyse bir sanat eseri.

Diyeceğim şu; yapay zeka bu kadar yayılırken, artık filmde oynayan aktris ve aktörler bile insan olmayacak deniyor. Biz o ülke, bu ülkeyi, dünyanın en yüksek kişi başı gelir düzeyine sahip ülkelerinden birindeki çalışanların iş imkanını düşünmeyi bırakalım da, (Harari’nin dediği gibi) insanın bu “işe yaramazlığı”nı nasıl çözeceğiz, bu doymak bilmez kaynak tüketimini nasıl kısacağız ona kafa yoralım. Hala meleklerin cinsiyetini tartışan Doğu Roma kilisesi gibiyiz!

Kaynak makale: Marketing Week

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın

Okumaya devam edin