Bir topluluğa girdiğinizde şunu farkediyorsunuz. Her insan eşsiz bir kaynak. Doğuştan sahip olduğumuz bazı yeteneklerle türlü mücadelerden geçerek gelişiyoruz, buradaki sayısız olasılık ve değişken bizi benzersiz yapıyor. Bu her yerde böyle diyeceksiniz, topluluğun farkı ne?
Toplulukta bir amaç birliği var, bir taahhüt var. Dahası bu ikisinden kaynaklanan ve giderek pekişen bir güven var. Zaten güven olmasa işbirliği de olmaz, kimse bir diğeri için kılını kıpırdatmaz. O güven o kadar değerli ve önemli ki, kimse onu kaybetmeyi göze alamaz, alırsa zaten kendini bir şekilde topluluğun dışında bulur. İnsanoğlunun varoluşundan beri en büyük korkusu da budur herhalde.
Her insanın eşsiz bir kaynak olduğunu farketmeniz bu sayede oluyor. Dışarıda veya sosyal medyada bu insanlarla karşılaşıyorsunuz zaten. Ama onların sahip olduğu değerlerin farkına varamıyoruz, çünkü bir işbirliği ihtimalini aklımıza getirmemiz zor. En iyi ihtimalle tek taraflı bir öğrenme, örnek alma çabasına giriyoruz. Ama ne kendimizdeki bir cevherin nasıl onlar yardımıyla açığa çıkacağını bilmiyor, ya da bizim onlardaki bir cevheri açığa çıkarabileceğimizin farkına varamıyoruz.
Benim hayatımda topluluklar hep oldu, şu an yine aktif olarak katıldığım 4 topluluk var. Biri Bora Özkent’in Haddini Aş’ı, diğeri tabii kendi topluluğum DER-YA. Bir diğeri ise Dr. Sertaç Doğanay’ın adı konmamış topluluğu. Adı konmamış olsa da yukarıda bahsettiğim üç özelliği de taşıyor. Pazartesi akşamı Cem Çerçioğlu’nun uzaktan, İlker Derya’nın yakından muazzam ev sahipliğinde Monster Notebook Genel Merkezi’nde buluştuk. Erdal Uzunoğlu gecenin moderatörüydü. Onu çok kısa zamandır tanıyorum ama bence Gladwell’in Kıvılcım anı (Tipping Point) kitabında anlattığı uzman, bağlayıcı, satışçı (maven, connector, salesman) niteliklerinin hepsini birden bünyesinde toplamış bir insan. Bize bağ kurmaktan bahsetti, kendi hayatından anekdotlarla. Birçoğu benim hayatımda da karşılığı olan anlar. Ama şu benim için çarpıcı oldu. Bağ kurarken de bir talepte bulunmak! Yardım etmek hep önceliğim olmuştur, kendim için birşey istemem diye düşünürüm. Bir teşekkür, bir şükran duygusunu görmek beni tatmin eder. Ama insanlardan bir şey istemek de onlara bu duyguyu yaşama imkanı vermek demek.
Topluluklarda bir diğer yanılgı da “ben ne verebilirim ki” kararsızlığı. Bunu bilmemiz belki de mümkün değil zaten, tek gereken bizim açık olmamız, alacak olan neyi alabileceğini görüyor zaten!
Bu güzel akşama katılan değerli arkadaşlara paylaşımları ve yardımları için çok teşekkür ediyorum
Kadir Ceran, Akdora Bahadır MISIR, Dr. Huseyin Guler, Cenk Caner, Dr. Hale Cide Demir, Şule Yücebıyık, Hülya Mutlu, Fatih Yedikardes, İnan Acılıoğlu, Cengiz Ferhat Altay, Meral Kızılkaya Demirtaş, Ahmet Akın, Fazıl Oral, Dr. Arzu Girişken, Sebnem Zeren Ozdemir, PhD, Gülşen Ayçiçek
4’üncü topluluğu kaçırmayan arkadaşlar arzu ederlerse Kitap Kulübü’müzün bu akşamki buluşmasını da kaçırmazlar. 😊