İnsanoğlu bir iz bırakmaya programlı, ilk çağlardan beri mağara resimlerinden bunu görüyoruz. Kendisinin bir gün öleceğinin farkında ama sonraki nesiller de onun yaşadığını bilsin istiyor. Gözünü sonsuza dek kapatıktan sonra, hiçbir geri bildirim alamasa da, dopamin salgılamasa da insan bunu anlamsızca istiyor. Diyebilirsiniz ki bunu bilmek insanı yaşarken mutlu ediyor, yani avans olarak alıyoruz, olabilir… İnsan kendi geleceğini hayal ederek yaşayan bir canlı zaten.
Adının unutulmaması için en acayip işleri yapanlardan biri Efes’te yaşayan Herostratus. Heredot’un dünyanın 7 harikasından biri olarak gördüğü Artemis tapınağını yakmış. Yakalandıktan sonra Efes’liler ona yapmadıklarını bırakmamışlar tabii, hatta bir de yasa çıkarmışlar. Onun adını anan da ölüm cezasıyla cezalandırılacak diye. Pek tabii görüyoruz ki bu bir işe yaramamış, önce Sakız Adalı Theompopus, sonra başkaları bunu tarihe not düşmüşler. Üstelik günü bile belli MÖ 356’da 21 Temmuz, Büyük İskender’in doğduğu gün. O yüzden Herostratus adı her ne pahasına olsun ünlü olmak için işlenen suçları anlatmak için kullanılıyor “herostatic fame” diye yabancı kaynaklarda.
Geçenlerde Elbe nehrinde bir kaya ortaya çıktı, dört yıl önce de kurak bir yazda ortaya çıkmış bu kaya. Üzerinde “Wenn du mich seehst, dann weine” yazıyormuş, yani “beni görürsen ağla”. Bugün yaşasa iyi bir reklam metin yazarı olabilecek bu arkadaş, 1616 yılında bunu neden yazdı acaba? Gerçekten yaklaşan felaketten gelecek nesilleri uyarmak isteyen bir iyiliksever mi, “bunu okudukları zaman orada olup yüzlerini görmek isterdim” diye sırıtan aksi mendebur biri mi? Ne garip bazılarını iyilik, bazılarını kötülük mutlu ediyor!