Mariana Mazzucato İtalyan asıllı bir ekonomist. Son kitabı “Mission Economy”de devletin ekonomi üzerindeki rolünü yeniden tanımlaması gerektiğine dikkat çekiyor. 50 yıl önce aya gitmenin yarattığı etkiyi hatırlatıyor. Gerçi orada teknolojik bir amaç vardı şimdi daha grift sosyal, politik sorunlarla uğraşıyoruz. Ama o zaman Apollo projesinin yaptığı şey kamu (NASA) ve onlarca özel sektör şirketini (Honeywell, Motorola, GE vs) bir amaç için güçlerini birleştirmelerini sağlamıştı ve başarıyı getirmişti. Tabii o zaman NASA’nın başarısı, satın alımları, kontratları ve işbirliği esaslarını belirlemesi ve yönetmesi olmuştu. Üstelik sadece roket ve yazılımda değil, gıdadan tekstile bir çok alanda gelişime ihtiyaç duyulmuştu.
Covid olayında da böyle oldu, bu mücadele global olarak bir işbirliği gerektirdi, zengin-fakir değil, komşumuz kadar sağlıklı olabildiğimiz bir dönemdi. Hızlı bir şekilde aşı geliştirilebildi, bu bilimin bir zaferiydi ama dayanışma açısından yine sınıfta kaldık, insanlık medeniyeti olarak. Zengin ülkelerin aşı stoğunun %80’ini ellerinde bulundurmaları, bir nevi aşı ırkçılığı, ayrımcılığı, utanç verici bir durum.
Dayanışma eksikliği nasıl çözülür? Mazzucato’nun önerisi devletin görevlerini özel sektöre devretmek yerine yetkinliklerini geliştirerek düzenleyici ve koordine edici rolünü üstlenmesi. Yani kamu eline yüzüne bulaştırır algısını yıkması. İngiltere örneğini veriyor, aşının uygulanması test fazından çok daha iyi yürümüş (uygulama halka yakın duran kamu görevlileri tarafından üstlenilmiş).
Özel sektör ise son zamanlarda dilinden düşürmediği “paydaşlar kapitalizmi” (stakeholder capitalism) kavramının hakkını vermeli. Burada da Pfizer örneğini veriyor. Bazı rakipleri Astra Zeneca gibi fiyatlarını düşük tutup, kazançlarına da paydaşlarına dağıtma eğilimindeyken, Pfizer hissedarlarına yüksek kar payları dağıtma peşinde gibi duruyor. Dolayısıyla özel sektör de söylemden uygulamaya geçmeli diyor.
Aşı meselesi bir yana, insanlığın karşı karşıya olduğu tehlikeler bitmiyor. Çevreye verdiğimiz zarar geri dönülmez noktalara gidiyor, sel felaketleri, denizlerin plastikle dolması gibi. Mazzucato yeşil dönüşümün büyük yatırımlar ve inovasyon gerektirdiğini, işgücünün de bu yatırımlardan payını alması gerektiğini söylüyor. Almanya’nın yarı-yeşil çelik endüstrisi dönüşümü bu sayede gerçekleşmiş.
Biden hükümeti de çalışan sınıfın bütün bu dönüşümün kendi zararına olacağı algısının tersine çevrilmesi gerektiğinin farkında. Trump’ın terk ettiği kurumlara geri dönmesi de bu yüzden ama tamamen ticaret odağından (kur, gümrük duvarları) yatırım ve inovasyonu “Amerika’yı yeniden büyük” yapmak için merkeze koyması kolay olacak mı göreceğiz. Çin 1.7 triyon doları ekonomisini daha yeşil yapmak için (sadece yeşil enerji değil, enerji dostu endüstriler yaratmak için) harcayacakmış. Uygarlık ibresi doğuya kaymaya başladı yine galiba, Rusya-Amerika-Avrupa top-tüfek-tank takibi yaparken.
(Bu bilgileri CNN’de Amanpour’un Mazzucato ile söyleşisinden derledim)