Darden School of Business iş yönetimi profesörü Jeanne Liedtka HBR Sürdürülebilirlik Zirvesi’nde konuşmacıydı. Daha önce de kendisinden paylaşımlarımda bahsetmiştim. İş hayatında başarının yolunun insanları daha iyi anlayarak sıkıntılarına çözümler üretmekten geçtiğinden konuşuyoruz. Dijital teknolojinin eksik kaldığı nokta burası, o yüzden tasarım odaklı düşünmeyi bir “sosyal teknoloji” olarak tanımlıyor Liedtka. Tasarım Odaklı Düşünmeyi farklı paydaşları tarafı oldukları bir problemin içine çekerek, tek tek hayal edebileceklerinin ve yapabileceklerinin çok ötesinde ve üstün bir çözüm ortaya çıkarmaları için uygun ortamda bir araya getirmek ve diyaloğu yönetmek olarak tanımlıyor.
Zirvedeki sunumunda Tasarım Odaklı Düşünme’nin dört adımını (amaçları) bu dört soruyla gösterdi.
Nedir? Üzerinde çalışacağımız “dert” nedir? Söylemesi kolay ama bulması zor. Tehlike şu; bulduğumuzu sandığımız dert asıl dert olmayabilir ve onu çözdüğümüzde bakarız ki derman olmamış.
Ya şöyle olsaydı? Eldeki çözümü ve kabulleri reddetmek, bambaşka bir noktadan yaklaşmak, ne kadar aykırıysa o derece kıymetli, bizi yeni bir çözüme götürebilir.
Ne “vay be” dedirtiyor? Nasıl bir çözüm kullanıcının müşterinin gözlerini parlatıyor, işte aradığım çözüm dedirtiyor, bunu nasıl elle tutulur, gözle görülür hale getirebiliriz?
Ne çalışıyor? Gerçekten bulduğumuz çözüm işe yarıyor mu? Varsayımlarımızı kullanıcıya, tüketiciye doğrulatabiliyor muyuz?
Bu helezonik biçim de açılmayı ve kapanmayı simgeliyor aslında, her aşamada mümkün olduğunca anlayışımızı ve bakışımızı açıyor ve sonra seçimler yapıyor ve merceği daraltıyoruz, bir sonraki aşama için net bir başlangıç noktası yakalıyoruz.