İçerik üretme işini ciddiye alıyorum ama bir yandan da biliyorum ki ihtiyaç tam olarak bu değil. Buna sonda değineceğim.
Hafta içi hergün kısa bir yazı yazıyorum. Şöyle de bir formülüm var Pazartesi ve Çarşamba günü okuduğum bir makalenin, kitabın veya izlediğim bir konuşmanın, webinarın bende çağrıştırdıkları hakkında yazıyorum. Salı ve Perşembe günü ise her Pazartesi yayınladığım podcastin duyurusu ve oradaki bir konu hakkında daha ayrıntılı bir yazı veya konuğumun bir paylaşımı oluyor. Cuma günü ise bazen geçmişten bir fotoğraf, ilgimi çeken bir konuda anket veya okuyanlardan bir konu hakkında bilgisi olanlardan bir yardım talebi olabiliyor. Bu tarz bir şablon ne yazacağım gerginliğimi biraz azaltıyor.
Dediğim gibi her hafta bir podcast yayınlıyorum ama bu da epey zaman alıyor, konuk bulmak, iletişime geçmek, ön hazırlık, görüşme, kayıt, ses kaydını düzenleme, bölüm notları çıkarma ve yayınlama gibi bir rutin var. Ama her bölüm, bir kitap okumaya eşdeğer oluyor benim için, kendi gelişimime katkı sağlıyor. Üstelik kitabın yazarı ile de tanışmış oluyorum 😄
Bir de bütün bunları topladığım bir kişisel sitem var. Bu emek kaybolmasın, hatta biriksin ve gayrı-resmi bir kaynak olsun istiyorum. WordPress’in RSS hizmeti ile de her hafta (yukarıda bahsettiğim) yenilediğim içerik e-bülten olarak e-posta listeme Salı sabahları otomatik olarak gönderiliyor.
Bu ankete dahil etmedim ama bir de Kitap Kulübümüz var, orada da her ay seçtiğimiz bir kitabı okuduğumuz ve her ayın son Çarşamba akşamı tartıştığımız bugün itibariyle 159 üyeli bir grubumuz var.
Cuma günü yaptığım ankette şunu sordum. Hangi içeriklerimi takip ediyorsunuz.
Yanıtlayanların yaklaşık yarısı Linkedin paylaşımlarım dışındakileri bilmediğini söylediler. 😊
Podcastimi de arada bir dinleyenler %22 😃
Hem Linkedin hem podcastimi takip edip e-bültenime de üye olanlar %14 😍
Podcast dinlemeye de e-bülten okumaya da zamanı olmayanlar ise %16 🤔

Umarım beni Linkedin’de takip edenlere podcastimi de dinletip, podcast dinleyicilerimle birlikte e-bültenime üye yapabilirim. Üçünü de yapanlara müteşekkirim umarım onlara bir değer sunmaya devam edebilirim.
%16’ya yapabileceğim bir şey yok. Zamansızlık değil ama neye zaman ayıracağını belirlemek büyük problem. Tabii bu onların kötü seçimler yaptığını göstermiyor, benim içeriklerim veya başkalarınınkiler onlara faydalı gelmiyor olabilir.
Etrafımızdaki her kişi ve kurum zamanımızdan mümkün olduğunca daha fazla pay almak istiyor. Zaman gerçekten para demek. Ben ürettiğim içerikler karşılığında para kazanmasam da insanların zamanı değerli. İşte beni meşgul eden soru bu ikisinin kesiştiği nokta, öyle bir değer sunmalıyım ki hem ben para kazanayım hem buna zaman ve para ödeyenler misliyle bunu geri alabilsinler.
Bunun yanıtı daha fazla ve daha iyi içerik sunmak değil.
Ama sanıyorum asıl ihtiyacı buldum, merak ediyorsanız beni takip edin 😉