Cenk Angın ile Dijitalde Değer Yaratmak (Bölüm.2)

E-ticaretin tecrübeli üst düzey yöneticisi Cenk ANGIN ile söyleşimizin ikinci bölümünde Tatil Budur ve turizm sektöründeki deneyimleriyle başlıyoruz. Sonrasında ise bütün dünyanın çözüm aradığı insanlığın “iyi olma hali”ne duyduğu ihtiyaçtan bahsediyoruz. Angın’ın şu an üzerinde çalıştığı girişim, davranış psikolojisini kullanarak sürdürülebilir şekilde bir kişisel finansal yönetimini (finansal olarak iyi olma halini) hedefliyor. Ufkunuzu açacak bu söyleşiyi kaçırmayın.

Dinlemeye başlayın

E-ticaretin tecrübeli üst düzey yöneticisi Cenk ANGIN ile söyleşimizin ikinci bölümünde Tatil Budur ve turizm sektöründeki deneyimleriyle başlıyoruz. Sonrasında ise bütün dünyanın çözüm aradığı insanlığın “iyi olma hali”ne duyduğu ihtiyaçtan bahsediyoruz. Angın’ın şu an üzerinde çalıştığı girişim, davranış psikolojisini kullanarak sürdürülebilir şekilde bir kişisel finansal yönetimini (finansal olarak iyi olma halini) hedefliyor. Ufkunuzu açacak bu söyleşiyi kaçırmayın.

MY: Peki o zaman geleyim Tatilbudur’a. Bir önceki durak senin için orada da şey diyor musun şimdi iyi ki bu Corona da yakalanmadım Tatilbudur da.

CA: Samimi cevap evet tabii çünkü yani turizm çok geniş bir şapka. Turizm deyince illa oteller, 5 yıldızlı tesisler ve tatil köyleri anlaşılmamalı. Haliyle onların çevresindeki bütün yeme içme hizmet sektörü de çokça etkileniyor ama ilk anlaşılan kısmına odaklanırsak Tatilbudur için orası önemli. Çünkü öyle bir şey ki hiç hareket alanı kalmadı turizmde. Mesela Türkiye pazarı için söylüyorum. Türkiye turizm pazarı hem iç pazar hem de dış pazardan oluşuyor. Malum çok ciddi bir turist geliyor Türkiye’ye aynı zamanda içerde de önemli bir büyüklükte pazar var. Gelin görün ki şu anda herhangi birine ibreyi çevirmekte mümkün değil yani yurt dışından geliş yok kimse hiçbir yere seyahat etmiyor dolasıyla ben bu sene iç Pazar da küçüldüm ama dış pazara birazcık oraya yöneleyim diyemiyorsunuz. Hareket alanı çok sınırlandığı için büyük sıkıntı dolayısıyla sanıyorum evet zor bir dönemden geçiyorlardır. Umarım sezonun en azından bir kısmını normal bir rutinde değerlendirme imkanları olur. Çünkü Türkiye’nin turizm sektörü Tatilbudur dan bağımsız söylüyorum çok fazla finansman gerektiren bir durumda, yapısal olarak bütün kurgusu oluşumu bu şekildedir. Şöyle özetlenebilir bankaların tur operatörleri, tur operatörlerinin de otelleri finansa ettiği bir yapısı var ve bu yapı o kadar oturmuş, yerleşmiş bir şey ki bunun kırılması herkesin kendi kendini finansa edebilmesi benim gördüğüm kadarıyla çok zor. Eğer yapılabilse çok vakit alacaktır. Dolayısıyla da kısa orta vadede bakıldığında finansman çok önemli bir şey. Tabi şu anda bütün satışlar durunca haliyle tahsilatlar durdu falan çok büyük sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Tesisler tarafında hem operatörler tarafında ha keza bankalar tarafında da. Çünkü bankalarda operatörleri finanse ettikleri için onlarda belli bir süre sonra vermiş oldukları klasmanları geri almak zorundalar. Hepsinde bu sene biraz zorluk vardır.

MY: Peki sence bu yapısal değişikliğe yol açacak mı turizme bakış açısında, şöyle söyleyeyim bir takım her şey dahiller var mesela yani para harcayan bir şekilde daha fazla katma değeri olan müşteriler değil daha çok paketin içinde kalan müşterilere çektiği üzere bu tarz değişiklikler ne bilim daha farklı turizm alanları bu 5 yıldızlılardan daha başka destination dönük işte bir takım bölgesel şeylere dönük atılımlar yapılabilir mi sence?

CA: Ya olabilir aslında şöyle butik tesislere yönelme daha böyle deneyim odaklı yani tesis değil de deneyim odaklı tatiller falan son dönemde çok popülerleşiyor. Covid’e kadar özellikle 1980 sonrası doğumlu olanların bir defa pek çok konuda alışkanlıkları bambaşka ve tatil bir istisna değil, turizm bir istisna değil. Bu nesil uzun vadeli şeyleri çok sevmiyor, klasik kurumları çok sevmiyor, maddesel şeylerden ziyade deneyimsel şeyleri seviyor. Yani bir aracı satın almak istemiyor kiralamayı tercih ediyor. Tatil dediğimiz zaman bir 5 yıldızlı tesise gidip işte denize girip güneşlenip yemek yemek onun için yeterli bir deneyim oluşturmuyor. Daha farklı şeyler arıyor. Dolayısıyla da son dönemde daha deneyim odaklı daha lokal daha yerel halkın arasına karışılan tatil modelleri zaten popülerleşiyordu. Bu trend devam edebilir ama Türkiye açısından bakıldığında yani o her şey dahiller vs. bunların aslında sebepleri tabi karlılık yönetimleri. Tabi sen pazarlama tecrübelerin benden çok daha iyi bileceksindir ki bu şey bir dönüşüm bir miktar karlılıkta taviz verebilmeyi bir süre gerektirebiliyor. Bence Türkiye de şu an da turizm sektörünün karşı karşıya olduğu durum bu. Mesela her şey dahille hizmet veren bir tesis muhtemeldir ki karlılık arayışı nedeniyle bu modeli seçmiştir. Burada mesela alakart hizmet verebileceği daha hizmet standardını yükseltebileceği bir şeye evrilmesi bu bir süreç ve bu süreçte karlılık anlamında bir toleransının olmasını gerektiriyor. O yüzden baştan kaybedilmiş kısır bir döngü oluyor. Çıkamıyorsunuz onun içinden. Türkiye de çok fazla tesis var ve söylediğim gibi bunların çok azının kendi başına finansal yani kendi kendini finansa etme becerisi var. O yüzden bu döngü dönüşümü başlatmak zor. O nedenle bana sorarsan 2 yılda gördüğüm tablodan pek Türkiye de çok çabuk kabuk değişimi olabileceğini ben düşünmüyorum. Tabi bir takım destek programları vs. olmazsa.

MY: Bence de o anlamda bir ülke politikasına ihtiyaç var. Yani bir şekilde bir düzenleyici bir role ihtiyaç var. Bu seninle daha önce konuşuyorduk bir keresinde ben genel olarak aslında Türkiye de kullanıcı deneyimi hala biraz geriden geliyor veya tüketici beklentileri, twitter da paylaşmıştım sizin Tatilbudur’un o zaman ki değil de başka bir şey de bir ilan vermiş firma bu tarz bir platform balayı konsepti diyor bir taraftan yine aynı ilan üzerinde iki çocuk ücretsiz yazıyor. Bir kafa karışıklığı bir yandan balayı bir yandan 2 çocukla hedefleniyor gibi bir şeyler veya şey bahsetmiştim niye ben girdiğim zaman bir Antalya otelleri, Belek otellerini görüyorum da şeyi görmüyorum 10-12 yaşlarında 2 çocuk sahibi bir babayım da çocuklarımda mutlu olsun istiyorum da kendim içinde özel bir şey istiyorum, bir deneyim istiyorum gibi, psikografik birşeyler yok. Sonra sen anlatınca bu arka plandaki o zorlukları o finansal bağlantıları, bir takım vested interest’leri, muhtemelen büyük bir oranda birçok sektöre baktığında böyle bir finansal veya oradaki yönetimsel kültürün buna mâni olduğunu düşünüyorum. Doğru mu? Niye hala bütün dünyada batıda veya Amerika da işte müşteri hakikaten ilk planda geliyor ve onun ihtiyaçları öncelik, Steve Jobs’un anlattığı gibi “reverese engineering” yapıyoruz yani biz ürün yapıp satıyor değiliz bir şekilde ihtiyacı olan bir şeyden geriye gelip alt yapısının nasıl olması gerektiğine karar veriyoruz. Türkiye’de eksikliğini hissettiğim en çok şey bu. Her şey işletmenin kendi ihtiyacı ve kendi kapasitesi bağlamında planlanıyor, üretiliyor ve tüketiciye kullan al bunu ye deniyor. Sende bunu bu derece hissediyor musun? Hizmet sektöründe özellikle tüketicinin değil de şirketin kendi verebileceğini sunduğu?

CA: Ya şöyle evet bu tarz durumlar olabiliyor ama bir defa şunu söylemek lazım daha bugün birtakım yerlerde ki CEO’ların ve globalden bahsediyorum Türkiye’den değil, bu dönemde kullanıcıların ne istediklerini bilmedikleri için ya da tüketicinin yani şuan da kafalar çok karışık, hissiyatlar çok karışık belirsizlik tavan yapmış durumda benzeri görülmemiş bir belirsizlik yaşanıyor. Dolasıyla insanlar kullanıcının tüketicinin ne istediklerini bilmediği için kullanıcıları bu dönemde dinlememek lazım diyen bir CEO grubu oluşmuş. Bu diyalektik bir konu, çok farklı açılardan bakıldıkça tartışma kaldırabilecek bir konu. Şöyle ki gerçekten inovasyon yapıyorsanız o zaman kullanıcının henüz hayal etmediği dolayısıyla dile getiremeyeceği şeyi sunuyorsanız yani gerçek bir inovasyon söz konusuysa bu taktirde evet kullanıcıyı çok dinlemeye gerek yok. Daha doğrusu dinlemek mümkün değil. Çünkü konuştuğumuz üzere tanım gereği daha kullanıcın farkında olmadığı bir şey yapıyorsunuz. Mesela iPhone Steve Jobs’un yaptığı şey buna bir örnek olabilir. Gelin görün ki bu çok nadir bir durum. Buradan tümevarım yapıp yani Steve Jobs dinlememişti dolayısıyla bizde tüketicileri dinlemeyiz demek bence çok fazla bir tümevarımdır benim kendi görüşüm olur. Diğer bir ifadeyle kullanıcıları ya da tüketicileri dinlemek gerekir. Birde buradan şey çıkmamalı buda lafsı gereği şöyle anlaşılabilir tüketiciler hep konuşur ne istediğini söyler, bu böyle değil tam tersi kullanıcılar çok nadiren ne istediğini söyler. Kimi zaman ne istediğini tam ifade edemediği için çoğu zamanda buna üşendiği için veya gerek görmediği için veya zamanı olmadığı için dolayısıyla kullanıcıyı dinlemek demek illa ağzından çıkanları dinlemek değil ne yaptığına bakmak lazımdır. Kullanıcı daha ziyade öyle konuşur. Bir davranış sergiler ve onu sergilediğinde çok geç olabilir. Yani siz harika bir iş yaptığınızı düşünüyorsunuzdur. Kullanıcı hiçbir şey söylemiyordur ama sizin yanınıza daha iyi yapan bir oyuncu gelir ve kullanıcı bir kere oraya gider ve bir daha da geri çeviremezsiniz. Bu olabilecek bir senaryodur. Benim kanaatim çok istisna durumlar hariç tüketiciyi dinlemek. Bugünkü dünyada içinden geçtiğimiz dönemde maksimum değişimlerden biri oluyor herhalde böyle bir süre zarfında yani o kadar değişik bir dönemki aslında, Amerika da bugün dinlediğim bir konuşmada şundan bahsediliyordu 2. Dünya savaşından beri görülmeyen bir resesyon bekleniyor. Resesyonun başladığı artık şu an da tartışılmıyor büyüklüğü tartışılıyor ve çok ciddi bir şey resesyondan bahsediyor. Bu hakikaten çok büyük değişim. Daha şu an da birçok insan şokta olduğu için ne yaşandığının farkında değil ama ben bu ortamda bile kullanıcının ne yaptığına bile çok yakından bakılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yani insanların adaptasyon kabiliyeti var. Türkiye de bence dünyanın geneline göre daha yüksek bir adaptasyon kabiliyeti var. Çok hızlı pozisyon aşabiliyor Türk milleti her türlü konuda bence. Dolayısıyla da bir an önce o davranışlarda ki değişimleri bir şey söylemesini beklemeden fark etmeye çalışmak lazım. Herkes için onun daha kıymetli olduğunu düşünüyorum.

MY: Buradan güzel geçiş yapacağız senin son şu an da uğraştığın işlere. Açıkçası aslında şeye katılıyorum Türklerin adaptasyon gücünün bir şekilde her ne kadar biz de belirsizliği sevmesekte herkes kadar sevmesekte bir şekilde o kaosta sürekli yaşadığımız için adaptasyon daha iyi. Aslında değişime direnenlerde biraz aslında bu büyükler oluyor. Mesela daha dün Türk Telekom’dan aradılar işte taahhüdüm bitiyormuş evdeki sabit telefon hattını tutuyoruz çünkü bir şekilde işte hani bir doğal afette falan o çalışır diye. Adam şey diyor direk offer’ını anlatıyor ve en sonunda işte 1000 dk bana fazladan verecekmiş onaylıyor musunuz? Diyor. Direk lafı getiriyor. Bende dedim ki bir dakika siz benim kullanımı mı görüyor musunuz? Evet görüyorum görüntüleyebiliyorum dedi. Bende ne kadar kullanmışım bu yıl aylık ortalama dedim. 20 dk diyor. Zaten en fazla 20 dk kullanıyormuşum 300 dk’lık paketim varmış bunu 1000 dakika daha bana satmaya çalışıyor. Bu Telekom da, bankalar çok farklı mı? Bir gün bile 1 lira bir kredi kullanmamışım. Her gün şu krediyi al bu krediyi al. Bu birazda aslında büyüklerin dönüşememe, büyüklerin bir şekilde kendi rutinlerinden çıkamama şeyi olarak görüyorum. Bu anlamda da işte bu startuplar falan bir şekilde bu boşlukları dolduruyorlar. Biri çıkıyor enpara diye bir şey çıkıyor. Bir anda diğer bankaların yapamadıkları işleri yapıyor veya tatmin sağlıyor. Sizde şimdi yeni bir girişiminiz var. Bundan bahsetmek çok ilginç bir şey hem işin içinde şey var bu “nudge” dürtme işi var. Hem küresel ekonomi var hem de yapay zeka var. Ne yapıyorsunuz şimdi?

CA: ya şöyle biz şöyle bir saptamamız var. Önce onu söyleyeyim. Görüyoruz ki insanlar kendi başlarına tasarruf yapmakta veya harcamalarını doğru bir şekilde yönetmekte zorlanıyorlar. Her ikisi de tek başına yapılması güç şeyler. Çünkü ikisi de davranış değişikliği gerektiriyor. Siz bugün harcamalarınızı kontrol altına almak isterseniz, doğru bir bütçe dağılımı yapmak isterseniz kişisel bütçe veya aile bütçesi bunu tek başına yapmanız pek çok açıdan zor oluyor. Bazen finansal okul yazarlık yetmiyor. Toplumun genelinden bahsediyorum. Bazen motivasyonunuz yetmiyor. Bazen yeterince dürtülmüyorsunuz. Dolayısıyla biz böyle bir şeyi gördük. İhtiyacı gördük öyle söyleyeyim. Ondan sonrada aslında dedik ki o zaman biz bireylere kendi kişisel finansal yönetimlerini yapma konusunda yardımcı olabilir miyiz? Aslında fikir buradan çıktı. Sonrada gerçekten bunu uzun vadede sürdürüle bir şekilde yapmamız için kişinin 1 aylık bütçesini yönetmesini sağlamak değil de tamamen bir davranış geliştirerek aslında sürdürülebilir bir şekilde finansal hayatın iyileştirilmesine odaklandık. Dolayısıyla yakında inşallah uygulama çıkacak. Tamamen focus u bu. Davranış değişikliği sayesinde daha iyi finansal dünyalar oluşturmak. Yani nasıl olacak bu davranış değişikliği? Genel bir sohbet konusu olabilir. Sonuçta insanın davranışını modelleyen birçok şey var. Ekol var dünyada bunlardan bir tanesi B.J.Fogg adında Amerikalı birinin modeli. Aslında diyor ki insanın herhangi bir davranışı 3 şeyin fonksiyonudur. Bunlardan biri motivasyon biri kabiliyet bir diğeri dürtüdür. Mesela spor yapma konusu. Herkes aslında spor yapması gerektiğini bunun faydalarını biliyor ama sürdürülebilir bir şekilde yapmak zor. Yanınızda bir arkadaş olduğunda ya da koçla çalışmaya başladığınızda o zaman hani bir yetkinlik eksikliğiniz varsa mesela bir hareketi nasıl yapılacağını bilmiyorsanız nasıl beslenmeniz gerektiğini bilmiyorsanız bu bilgi eksikliği ya da yetkinlik eksikliği de tamamlanmış oluyor. Motivasyon oluyor işte koç sürekli hadi hadi dediğinde bir motivasyon unsuru sağlanmış olabiliyor sonrada işte her sabah zilinize basması veya araması saha o dürtü dediğimiz şey oluyor. Bu 3 ü bir araya geldiğinde istenilen davranış sergileniyor. Ondan sonrada olması gereken bunun devam ettirilmesi, bir davranışa dönüştürülmesi. Buna focus oluyoruz. Kullanıcılarımızla bunları diyaloglar halinde bunları yapıyor olacağız. Birtakım programlar olacak. Kapalı uçlu gruplardan oluşan programlar hepsinin amacı bir davranış değişikliğine kullanıcıyı götürmek. Altında yatan modelde bu B.J.Fogg’un davranış değişikliği modeli. Yan şeyleri var kişisel bütçe ya da aile bütçesi oluşturma uygulama üstünden basitçe. Kullanıcılar borçlarını takip edebilecekler. Çeşitli para birimlerinden. Altın dahil olmak üzere. Ürün inşallah böyle bir şey olacak.

MY: çok enteresan yani ben açıkçası hakikaten insanın geleceği anlamında da yapay zekaya çok pozitif bakanlardan biriyim. Ya işte bu iyi anlamda kullanıldığı zaman hakikaten insanın kendi egosunu şusunu busunu bertaraf eden bir şey bu. Birçok örneği var. IBM in Doctor Watson’un teşhislerde falan yaptığı doğru testler var. Aynı zamanda Thaller’in de meşhur Nudge kitabında da anlattığı bir sürü şey anlamında hem tasarruf anlamında hem sağlık anlamında birçok yine örnek var bunun doğru yaptığı. Hakikaten insanoğlu bence kaderini birazda buradan alacağı desteğe bağlamazsa kendi kuyusunu kazmaya devam edecek. Bir miktar orada yönlendiriciliğe ihtiyaç var. Yapay zekanın desteğine ihtiyaç var. Temel yaşam fonksiyonlarında bile çünkü ortadaki karmaşıklık insanoğlunun baş edeceği seviyeyi çoktan geçmiş üzere. Biz baktığın zaman 100-150 kişilik homosapiens 150 kişik tribe’larda yaşamaya alışmışken orada ki komplikasyon belli. Şimdi bu kadar birbirinin içine geçmiş dünyada bu kadar distraction da bir şekilde işimizi götüremiyoruz. Mutlaka bir desteğe ihtiyacımız oluyor. Bununda akıllı bir destek olması lazım. Biz de işte üniversitede arkadaşlar çalışmak için bir araya gelirdik. 4 kişi hadi bir King atalım sonra gece 1 oluyor. 1’den sonra sızar kalırız ders çalışamayız. Daha akıllı bir zekayla bir şekilde şey yapmak lazım. İnsanoğluna bir destek lazım diye düşünüyorum.

CA: Tabi para konuları falan baktığınızda kültürden kültüre çok değişen konular mesela Türkiye de para konuşmak biraz şeydir ne bileyim ben çocukluğumuza dönelim bir defa para kirlidir çocukken dokunulması istenmez. Parayla oynanmaz. Parayla oynanınca eller yıkanır. Kimse kimseye aldığı ücreti söylemez. Genel olarak hani Türk aile yapısında doru yanlış diye kesinlikle etiketlemeden söylüyorum ama genelde eşin kocanın çalıştığı eşinin ev hanımı olarak yaşadığı düzeni düşünürsek aile şeyinin reisinin yani babanın bütçeyi yönetmesi gerekir ama bunu eşiyle çok detaylarını paylaşmaz. Onun kendine göre bir dünyası vardır. Kendi arkadaşlarıyla paylaşır ama kendi eşiyle çok paylaşmaz. Bu kültürel bir konu ama,

MY: Kesinlikle.

CA: dolayısıyla da bunu manada da genellikle tek başına sırtlanılan bir şey olduğu için kimseyi rahatsız etmeyecek bir tarafla paylaşılabilmesi zaten kendi içinde büyük bir değer. Biz bunu kendi kullanıcılarımızla yaptığımız sohbetlerde görüyoruz. Sadece bize ekonomik durumlarını anlattıklarında bile anormal rahatlıyorlar. Ben tahmin ediyorum bir kısmı bunu eşine anlatmıyor. Hem onlar var hem demin senin söylediğin gibi bir sürü konuda tamamen sarsıcı dönüştürücü şeyler yaşanıyor. Bu konu mesela finansal yönetim aslında çatı olarak finansal olarak iyi olma hali bir trendin ögesi. Şu anda dünyada en çok aslında ilgi gören trendlerden bir tanesi bu. Bunun alt başlıkları var. …. Uygulama bunun bir ögesi. Bunun ile ilgili uygulamalar çıkıyor. Bu işin psikolojik tarafı var ve tabi finansal tarafı var. Ayrıca kişisel tarafı var. Spor yapma, sağlık vs. Finansal tarafı da şöyle önemli, yapılan araştırmalara göre bir sürü araştırmada okuyoruz. Mesela bir tanesi unu söylüyor, genelde bir kurumun çalışanları günün belli bir bölümünü kendi kişisel finansal sorunlarını düşünerek geçiriyorlar. Dolayısıyla eskiden hani absentism denen bir kavram vardı. Kişileri masa başında tutabilmek önemli bir metrikti. Şimdi presentism gelmiş. Kişi absent değil yok değil ama zihni orda mı? Meselesi. O yüzden yeni metrik bu. Bunu ölçmeye çalışıyor kurumlar ve bu konuda araştırma yaparken görüyorlar ki gerçekten finansal konular çok fazla şey oluyor. Kişinin günlük zamanını alıyor. Ve toplam iyi olma haliyle nasıl hissettiği anormal gidiş. Dolayısıyla biz yani ben işte ortağımın bu fikrini dinlediğimde genelde zaten işlere bu açıdan bakmaya gayret ediyorum kendi iç dünyamda manevi dünyamda anlamda bir insana faydası var mı? Popüler tabiriyle bir insanın hayatına dokunma imkanı var mı? 1’se ne güzel 1000’se-10000’se harika ve bunun öyle olabileceğini düşündük. Gerçekten insanlara yardım edebilirsek aynı bütçelerle biraz daha iyi hissedebilirlerse kendilerini harika olur dedik. Alında ortaya bundan çıktı. Dönüşüm konusunda da son bir şey söyliycem uzattım bu konuyu ama mesela Robin Hood gibi bir şey metro dönüşümleri örneklemek açısından dünyada güzel bence. Robin Hood aslında şunu yapıyor. Komisyonsuz hisse senedi takası diyelim ya da işlemi yaptırtan bir uygulama. Eskiden böyle bir şey yoktu dünyada. Herhangi bir kuruma işlem ücreti ödemeden herhangi bir hisse senedi yapamazdınız. Dolayısıyla bunun çıkışı çok sancılı oldu. Amerika da yer yerinden oynadı. Aracı kurumlar çok direndiler. Ama bir şekilde bunu yaptılar ve şu an da Amerika da ki bütün aracı kurumlar ben birkaç tane makale okudum hani tekrar yarıya indirdiler ücretleri diye bilmiyorum herhalde bir süre sonra bir şey olmazsa başka bir zıplama belki de aracı kurumlar ortadan kalkacak. Bir evre kapanacak belki de. Bunu bir benzeri dijital bankacılıkta yaşanıyor. Özellikle milenyumların söylediğim gibi klasik kurumlara antipatisi var. Bunu başında da bankalar geliyor. Dijital bankalar cep telefonun içinde ki uygulamalar şimdi dijital parayla da destekleniyor. Böyle dönüşümler oluyor dünya da yapay zeka demiştin, yapay zeka da kullanıyoruz. Yapay zeka şöyle sanıldığı kadar ilerlemiş durumda değil. Naçizane benim gördüğüm. Biz daha ziyade NLP (Natural Language Processing) Doğal Dil İşleme için kullanıyoruz. Bu da basit anlatımında şu siz bir tapaj hatası yaptığınızda bir robotun bir algoritmanın onun algılayabilmesi yani bir cümleyi devrik kurduğunuzda bunu yeniden düzeltip anlamlı bir hale getirmesine doğal dil işleme deniyor. Bu konuda Türkçe’de global çok fazla çözüm sunabilen yok. Hatta hiç yok. Ama lokal Türkçede güzel yerlere gelmişler. Bizde bir tanesini iş ortağı edindik. Onlarla çalışıyoruz. Ama dünyanın geneline baktığımızda tabi şey Google gibi Amazon gibi Microsoft gibi hepsinin şeyleri var, diyalog yöneten çok gelişmiş yapay zekaları var.

MY: evet yani Türkiye’nin de kendine has baktığında zorluğu var belki dil yüzünden baktığın zaman ama şeye de bende katılıyorum, aynen dediğin gibi özellikle global anlamda bu iş modelleri bir şekilde eski iş modelleri tehlike, tehdit altında çünkü uber de aynı şekilde çıkıyor, bir kast sistemini ve içinde rant olan bir sistemi bir şekilde destroy edebiliyor (yıkabiliyor). Bir yere kadar koruyabilirsin ama onun dışında sonunda gideceği yer hakikaten, ya zaten baktığın zaman bu komisyonlar, aracılıklar şunlar bunlar buradaki bu ekstradan alınan şeyler, Premiumlar, bir ihtirasın bir sonucu aslında bunlar hakikaten birkaç kişi dışında sistemde ki insanların işine yarayan bir şey değil bunlar bir şekilde aradan çıkması lazım. Bu yine söylenilen işte dünyada ki 28 ailenin 3,5 milyar insanın geliriyle aynı şeye sahip olması falan bu anomalilerin bir şekilde, bu tarz evrensel gelir vs deniyor. Evrensel gelirin de dağıtılma yöntemleri, utility’lerin (elektrik,su,gaz vs) artık bedava seviyesine gelecek kadar ucuzlatılması aradaki bu tarz şeylerin nalıncı keseri gibi kendilerini yontmaların bir şekilde aradan çıkıp azaltılması lazım, ancak bu şekilde fair (adil) bir dağılım sağlanabilir.

CA: çok güzel söyledin Mete son cümlen çokta duyuyordur herkes, demokratikleşme diye işte bu kavramda çok kullanılıyor son dönemde her şeyin demokratikleşmesini istiyoruz, özellikle bahsettiğim Millennial’lar tamda söylediğim tanıma giriyor. Başta para olmak üzere şu an kullandığımız kağıt para dahil olmak üzere dünya geneli için söylüyorum. Yani bitcoinin dijital paranın yapmaya çalıştığı bu paranın tekelleşmesini rehabilite olması ya da demokratikleştirilmesi. Aynı şey bankalar içinde geçerli. Finansla ilgili her şeyin demokratikleştirilmesi isteniyor. İşte hisse senedi, ticaretin demokratikleşmesi isteniyor ve bunlar oluyor. Hızla oluyor. Sanırım bizim çocuklarımız falan bu manada bayağı demokratik bir ortamda yaşıyor olacaklar.

MY: İnşallah. O aman şöyle yavaş yavaş kapatalım. Ondan da bahsetmiştik seninle. Bugün olsa farklı yaparım dediğin ne var geçmişte sana başarısızlık hikayesi şeklinde dinlemek istiyorlar podcastte de duyuyorum. Şey gibi düşünmemek lazım insanlar hem bir katartik bir şeyler yaşıyorlar. Başarılı insanlar da hata yapabiliyor olabilir ama işin şu tarafına da çok önem veriyorum tabi, hata yapmadan iş yapılmıyor zaten. Önemli olan hatadan öğrenmek. Her şey hata da değil tabi ki. İyi olan bir şeyi de daha iyi yapmakta olabilir. Senin verebileceğin böyle bir tavsiye dinleyicilerimize ne olabilir?

CA: küçük ölçekli sayısız büyükte vardır tabi sayısız hatam vardır. Küçük büyük diye de ayırmamın sebebi şu büyük konularda beni rahatlatan bir tane şey var bir bakış açısı var. O da şu diyelim ki 2 tane iş var önünüzde. Birine yöneliyorsunuz sonra mesela aradan 10 yıl geçiyor. Geriye dönüp bakıyorsunuz o seçmediğiniz iş çok daha büyümüş olabilir. Kariyerden bir örnek konuşalım. Çok ölçeklenmiş olabiliyor. Harika fırsatlar sunabiliyor. Seçtiğiniz yol o kadar iyi gitmemiş olabiliyor. Burada sizin faktörünüz olabilir ya da olmayabilir. Ama bu tarz büyük ana dönüşüm noktaları için hayatımda şöyle düşünmeyi tercih ediyorum, hiçbir zaman diğer yola girseydiniz ne olacağını asla bilmiyorsunuz. Çünkü o yol siz yürümüşken harika görünüyor. Ama siz o yola girseydiniz öyle olur muydu yine? Veya sizin için aynı şeyler olur muydu? Bunu bilmiyoruz. Dolayısıyla insanın geriye dönüp baktığında keşke şöyle yapsaydım keşke böyle yapsaydım dediği her senaryo aslında sonuçları bilinmesi imkansız olan şeyler çünkü o yolu o dönemde karar alıp yürümemişsiniz. Yürüseydiniz ne olurdu’yu bilmenize imkan yok. Sadece bugün baktığınızda bir şey görüyorsunuz, ona imreniyorsunuz. O bakımda böyle büyük kararlarımda çok şeyim yok. Hata var yok meselesi değil bu. Çok öyle böyle yapsaydım demiyorum. Sebebi de bu. Daha günlük konularda sayısız hatam oldu tabi ki. Mühim olan dip toplamın pozitif olması. Hata yapmayan pek yok zaten.

MY: Steve Jobs’unda galiba lafı bu noktaları geriye doğru ancak birleştirebilirsiniz. Geriye dönük bir şey yapmanız mümkün değil. Olup bittikten sonra bir şeyleri değerlendiriyorsun bir yandan da, önemli olan da orda dediğin gibi öğrendiklerini cebine koyup devam etmek. Bir şekilde üstüne koymak. Senin söylemek istediğin eklemek istediğin herhangi bir şey var mı?

CA: Yok Mete’cim teşekkürler. Katılan ve dinleyen herkese de çok teşekkürler. Bu fırsat için sana teşekkürler.

MY: bence gayet güzel mesajlar verdin. İçerden çok güzel bilgiler verdin benim açımdan da çok aydınlatıcı oldu. Eminim dinleyenlerde o şekilde düşünürler. Çok teşekkürler tekrar. Canlı’da görüşmek üzere.

CA: Herkese sağlıklı günler.

MY: Görüşürüz.

Bu söyleşinin yazıya döken Sn. Ayşe İrem Pınar’a yardımı ve emeği için teşekkür ediyorum. MY

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın